Altar TAN- 4 Şubat 2010
Hayatın en güzel tatlarından biriydi mektup. Dokunduğun en güzel kağıttı, eline aldığında bir anda insanı saran bir heyecanı vardı ve ilk kimden geldiğini okuduktan sonra “ acaba ne yazmış ?” merakı sarardı ki açılmak bilmezdi bir türlü sıkı sıkı yapışmış baklava dilimi köşesi.
Bir solukta okunan cümleler son bulduğunda bir rehavet çökerdi, başka başka diyarlara yolculular başlar, düşünceler birbirini kovalarken hatıralar canlanır, unutulmayanları yaşamaya başlardı insan tekrardan. Bir müddet sonra o mektubun satırları tekrar bir kez daha okunurdu mutlaka.
Mektuba başlarken önce en değerli en güzel kelimeleri seçer masaya koyardık , yeri geldikçe tekrar tekrar kullanırdık . her kelimenin ayrı bir önemi ve vurgusu vardı, boşuna yazılmazdı hiçbir harf ve her harfine yüklenen en güzel duyguları taşırdı uzaklara . o küçücük bohçacığın içi dağlar kadar sevdalar yüklenir giderdi . yükü ağır olduğundan o zamanlarda birkaç günde ulaşırdı yerine . özellikle pul bakardık alırdık ve saklardık gelen mektupların üzerinden söktüklerimizi , biriktirirdik nedense, koleksiyon yapanlarda vardı aramızda .
Bir kişiye verdiğin değerin en güzel göstergesi idi mektup, herkese değil özellikle en kıymetlilere yazılırdı. Çünkü o kıymetliler özlenirdi. Onlar için hasret çekilirdi, hasret çektikçe daha da kıymetlenirlerdi. Kıymetlisi kim kırmak ister ki hasretini çektiği insanı kim üzmek ister ki. Sevgiliye, anneye, babaya candan bir arkadaşa, amcaya,dayıya ,dedeye nineye yazılan mektupları hatırlayın. Uzaklara gidenler yazardı ilk mektubu. En kısa zamanda da cevabı yazılmalıydı. Bundan dolayı mektuplar insan ilişkilerini hep güzele yönelttiler.
Gençlik yıllarımı hatırlayınca, o günlerde bizler mektupları öle tek sayfa değil metrelerce yazardık . Dört metre mektup yazdığımı hatırlarım. Hele hele gönlü bağlarının çözüldüğü, bir şeyleri hissettiğimiz zamanlardı, özlediğimiz zamanlardı , hasretinden uzaklara bakışlarımızın daldığı zamanlardı, hülasa sevdalandığız zamanlardı. Çok güzel günlerdi çok….
Şimdi ise insanların her an elinin altında duran cep telefonları yüzünden atılan yavan smsler taşımıyor o yoğun duyguları , çünkü her an görüşme fırsatı insanlara özlemeyi unutturdular başta, artık hiçbir sevgili saatlerce düşünülmek zorunda değil anında ara ve konuş, yeni gençliğin aşkları, bizimkilerin yanında ölçülemez bile , ilk sevdiğim kıza kibrit kutusunun içinde yolladığım mektubun ulaştırana kadar çektiğim sıkıntıyı hanginiz çekti . yada benim o an yaşadığım heyecanı hanginiz tattı, yada aylar sonra yatılı okul dönüşü akşamında fındıklıkta ki ilk akşam buluşmasında kavuşmalarımızı yaşama şansınız ne kadar , şimdiki gençlerin bunları yaşama şanslarının olmaması büyük kayıptır bence.
Geçenlerde eşim sakladığı o uzunca mektupları bana gösterip artık böyle bir mektup alamamaktan şikayet etmeye başlayınca , yine gençleş yine yazarım diye takıldım. Ama esas önemli olan eşimin gençlik yıllarından kalan en güzel hatıralarından birisi o mektuplar ve saklanma değer görülen en kıymetli eşyalarından onlar . kaybolmayan ve zaman zaman okuduğu ve aynı duyguları tekrar yaşatan , hatırlatandır o mektuplar.
Bizler özlemeyi unuttukça sevmeyi de unutuyoruz . sevgi kolay bulunan bir şey değil. Çevremize baktıkça giderek azalan sevdiklerimiz yalnız kalacağımız günlerin en büyük habercileri, ve dünyada en korkunç şey yalnızken ölmektir .
Sevdiklerimizi hatırlamak, onlara kendini hatırlatmamız gerekiyor .
Gelin eski günlere dönelim bir an ve elimize kalemi alıp bembeyaz bir kağıt üzerine en güzel kelimeleri seçerek en çok sevdiğimize yanımızda olsa bile ya da çok uzaklarda kalmış bir dosta birkaç satırda olsa bir mektup yazalım. Göreceksiniz bu hafta içinde yaşayacağınız en güzel heyecan bu olacaktır.
Sevgiyle ve dostça kalın .
Ali ağabeyimin sözüyle ; hepinize anlamlı günler dilerim . !