Türkiye’nin zaman zaman boş gündem arayışlarında kimilerinin “cansimidi” haline getirdiği Türban, yine gündemimizde maalesef. Zaten, ne zaman gündem olmazsa, o günler Türkiye için hep kayıp günler olmuştur!
Başbakan Tayyip Erdoğan kalktı, İspanya’da “velev ki simge olsa ne olur?” diye sordu ve “simgelere de yasak mı koyacağız?” dedi ye, Ana muhalefet CHP’nin lideri Deniz Baykal’da bu sözlere atladı adeta, “tabi ya itiraf etti, bak simge dedi” gibi bunu Meclis grubunda dillendirdi ve bayrak açtı.
Nedir simge, CHP’nin 6 oku. AKP’nin Ampulü, MHP’nin 3 hilal’i ,DP’nin Kırat’ı, DSP’nin Güvercini, Anavatan’ın Türkiye haritası, Saadet Partisi’nin hilal içindeki 5 yıldızı, BBP’nin Hilal içindeki Gül’ü birer simgedir de peki ya Türban, neyin simgesidir? Kimin simgesidir? Öyle ya madem türban simgedir, o zaman o’nun herhangi bir tarikata, veya partiye, veya bir cemaate veya bir kesime, bir zümreye veya bilmem bir derneğe ait olması gerekmez mi?
Nedir simge’nin anlamı? Bir seyi tanimlamak icin kullanilan işaret”. Peki, türban kimin işaretidir? Önce bu simgenin birine, birilerine ait olması gerekmez mi? Eğer bir simge, bir şeyi ifade edecekse, o şeyin bir sahibi olmak zorunluluğu yok mu? Kimmiş Türban’ın sahibi?
Ak parti mi?, Demokrat parti mi?, Milliyetçi Hareket partisi mi? Büyük Birlik partisi mi?, Saadet partisi mi? veya adını saymadığım diğer siyasi partiler mi? Böyle anlamsız ve de tabansız bir isnad olabilir mi?
Saçma sapan sanal gündemlerle Türkiye’ye adım attırmamakta kararlı mıhraklarla işbirliği içinde geliştirilmek istenen Türbana karşı direnç, ne hikmetse üstünlüğüne herkesin inanması, güvenmesi gereken Hukukçularımızca da ortaya konunca, insan sabredemiyor. Bireysel hak ve özgürlüklerin öncelikli haklar olarak öne çıkması gereken normal Demokrasi yerine sanki bir totaliter rejim içindeymişiz gibi bir tehdit, üstü örtülü bir aba altında sopa gösterisiyle karşı karşıya kalıyoruz.
Yargıtay ve Danıştay da daha ne yapılacağı bile belli olmadan bir ön alma havasında Türbanla ilgili açıklamalara katılırken, emekli olmuş general bir Üniversite rektörümüz de askeri göreve çağırarak sözde tartışmada yer almak istiyor. O rektör, geçmiş dönemlerde bunu yapsaydı, “her halde YÖK başkanlığına oynuyor” diyebilirdik ama bu olmayacağına göre amacı nedir?
Gerici ve yobazlıkla itham edilen başörtülü anneler, kalktı sırf yobaz ve bağnaz kalmamak adına kızlarını okula gönderdi okuttular ama şimdi de karşılarına koskoca bir Türban duvarı örülerek, o cendereden çıkamamalarına adeta dayanak hazırlandı bu ülkede. Yıllarca o baş örtülü gençlere zulüm yaptılar, yaptırdılar. Onlar, eğer bir simgenin temsilcileri veya etki ve simge adına bunu yapıyor olsalardı kalkar, sadece bir partiye üye olur ve bu mücadelelelerini verirlerdi ama değiller ki.
CHP’ye oy verenlerde de türbanlı yok mu sanki? Türban’ı bu ülkede temcit pilavı yapmanın ne alemi var? Bu işin bu ülkede bir sorun olduğu gerçek değil mi? Bunun çözülmesi gerekmez mi? Daha kaç kuşak genç kızımız sırf bu saçma sapan bir yasak kılık kıyafet yüzünden bu ülkede eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğinden mahrum olacak, kaç nesil?
Dünya’yı okuma zaafına düşmüş, aslında tam da “gerici ve de ham yobaz” bir profili çizdiği seçimlerde milletten üst üste aldığı oylarla ortaya çıkmış , muhalefette kalmayı kendi kaderi haline getirmiş CHP başta olmak üzere, Türban’ı belli bir siyasi simge olarak algılayanların Türkiye’nin önünü daha fazla tıkamasına fırsat verilmemelidir. Bunun MHP’nin sağduyulu siyaseti ile aşılacağını umuyorum.
Hukuk insanlarının da Adalet ve Hak kavramlarını, yerli yerinde değerlendirerek, hukukun temel ilkelerine bağlı olarak bu ülkede güven zaafı yaratmış tecrübelerden arınması, gerçekte vicdanlarıyla çelişmeyen kararlarla Milletin birlik ve beraberliğine helal getirmeyecek icraatlarıyla bu ülkede ön alma çabalarının ülkemiz menfaatlerine daha uygun olacağına olan inancımı dile getirmek isterim. Kalın sağlıcakla.
Not : Bu yazım aynı zamanda www.kuzeyhaber.com , www.hizmetgazete.com ve Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.(mka)