M.Kemal AYÇİÇEK
Önümüzde bir yerel yönetim seçimi var. 28 mart yerel seçimleri öncesi hemen hemen tüm adaylar açıklandı. Seçimlere katılacak tüm partiler, adaylarını açıklarken elbette “bununla kazanırız” düşüncesini taşıdılar. Bizlerde bu adayları yakın takibe alacak ve dinleyecek, projelerine bakacak ve sandık başına giderek oy vereceğiz. İyi de neden oy vermeliyiz ki?
Her şeyden önce yaşadığımız köy, mahalle, belde, ilçe veya il de var olduğumuzu kanıtlamak için oy kullanmalıyız. Evet, var olduğumuzu, bizim de bu dünyada bir birey olarak, taleplerimiz olabileceğini, yaşamakta olduğumuz çevrenin çok daha gelişmiş olabilmesini sağlamak ve seçkin bir yerde yaşıyor olduğumuzu anlamak ve de anlatmak için oy kullanacağız.
Oy kullanma hakkını bize Demokrasi sağlıyor. Yunanca’daki “demos” ‘ halk’ ve “kratos” ‘ iktidar’ sözcüklerinin birleşmesinden oluşan “demokrasi”, yalnızca ayrıcalıklı bir ya da birkaç kişinin değil, bir bütün olarak halkın ülkenin yönetimine katıldığı bir yönetim sistemi anlamına geliyor. Öyle olunca da, halksız demokrasi olamaz. Halkın bir kişi dahi katılımının eksik kaldığı yerde de demokrasi zaafa uğrar bunun için bir tek kişi dahi olsa eğer o köy, mahalle veya belde ve ilde yaşıyorsa onun oy kullanması, öncelikle vatandaşlık hakkının varlığını kanıtlama, gösterme ve de vereceği oyu ile oradaki yönetimde istediği yaşam hakkına kavuşması adımını atmasıdır.
“oy vermeyeceğim” mantığı da demokrasi de bir hak olsa da insanın “etki” sürecinde rol almamış olması anlamına geleceği için içi dolu bir anlam ifade etmez. Sandığa gidip oy vermemek başka şey sandığa gitmemek daha farklı. İstemediğimiz bir kişiyi protesto, yine sandık başına gidilerek yapılmalı ve orada bireyin gücünü kanıtlamalı. Sandığa gitmek onun için çok önemli bir sorumluluktur. İnsanın toplumda konuşma hakkının temelinde demokratik haklarına sahipliği önemli rol oynar. Sandığa gitmeden, oy hakkını nasıl olursa olsun kullanmadan hiç kimsenin seçim sonrası süreçte yapılanlara ilişkin söz söylem hakkı, seçimde sandık başına gitmiş kişiye göre daha az ve sınırlıdır. Onun için oy kullanma hakkı, mutlaka yerine getirilmesi gereken haktır.
Vatandaş olarak seçim süreçlerinde görevimizi yapmazsak, yönetim sürecindeki hizmet zaaflarında bizlerinde sorumlu olduğumuz unutulmamalıdır. Hizmet sorumluluğunu üstlenecek adayları, titizlikle seçmezsek de aynı yükümlülükten kurtulamayız. O zaman yerel veya genel seçimlerdeki bireyin rolünün ne kadar önemli olduğunu bilerek sandık başına gitmek zorundayız. Bireyin duygu ve düşüncelerine hitap edecek hangi siyasal parti veya kişi olursa olsun adaysa mutlaka sandıkta temsil edilmelidir. Bunu temsil ettirecek güç de ona verilen oylardır. Seçilsin yada seçilmesin sandığa giden herkes, tıpkı oy veren bireyler kadar saygındır. Onun için de hangi fikirde olursa olsun o’na saygı, esastır.
Hiç kimse bulunduğu yer mahalle, köy, belde, ilçe veya il’in kötü yönetimini istemez. Yönetimdeki iddialar, en güzelini yapabilme adına olur. Bu nedenle de örgütlü yada değil ama yönetime talip olan her kimse, bilgi ve becerisine güvenerek en iyiyi yapma adına meydandadır. Tüm partiler ve adayları, aynı gaye uğruna ama farklı yöntemlerle ayrıcalıklarını sergiler ve oy talep ederler. Onlarında bu ayrıcalıklı talepleri, bizlerin yani oy verecek bireylerin süzgecinden geçirilerek değerlendirilir. Kazanan mutlaka seçim yapılan yerleşim birimidir.
Tüm adayları, tarafsız bir şekilde dinleyip, planlarını ve projelerini dikkatlice inceledikten sonra sandık başında karar vermek en doğru olanıdır. Bizler bunu yapmalıyız. Yarışa giren tüm adaylara kendinden olmasa da takip adaylara saygıyı elden bırakmadan, kırmadan dökmeden yapacakları kampanyada başarılar diliyorum. Kalın sağlıcakla.22.2.2004