Gel de yazma – Orhan Kaynar’ın kaleminden (8 Ocak 1992 – Hürriyet Karadeniz’de yayınlanmıştır)
Sahte 50 binliğin öyküsü…
Şimdi sıkı durunuz…Muhabir arkadaşımızın eline geçirdiği sahte 50 bin liranın gerçekten “sahte” olduğunu teyit etmek için gittiği Trabzon Merkez Bankası’n da, başına gelenleri anlatalım da yorumunu size bırakalım..
Mustafa Kemal Ayçiçek, Trabzon büromuzun kadrosun da tecrübeli muhabirdir… Görevli olduğu bir gün, kendisinin gazeteci olduğunu bilen İbrahim Er adındaki bir esnaf, elindeki 50 binliği göstererek “bak piyasada sahte 50 binlikler var “der…
Bu bir haberdir ve arkadaşımız da gereğini yapar… Ancak, 50 bin lira gerçekten sahte mi, değil mi? Arkadaşımız, haberini doğrulamak için doğruca Trabzon Merkez Bankası’na gider… Amacı, 50 bin liranın sahte olduğunu doğrulatıp, haberin eksik kalan kısmını da tamamlayıp, servise koymaktır…
İşte öykü , bu aşamadan sonra başlar…Önce Merkez Bankası müdürü Onur Ersöz’ün yanına girmek ister…Ama müdür bey telefonla konuştuğu için görevliler biraz beklemesini söyler ve “ne için görüşecektiniz” diye de sormadan edemezler… arkadaşımız da gayet rahat olarak, elin de sahte olduğu iddia edilen bir 50 bin lira bulunduğunu, gerçekten sahteyse, bir yetkiliye teyit ettirmek istediğini söyler…Ve gazeteci olduğunu da ekler…
Görevliler, “önce biz bakalım, para gerçekten sahte mi” diyerek kendisini 4 numaralı veznenin önüne götürürler…Veznedar, 50 binliği inceledikten sonra , “gazeteci kimliğinizi verir misiniz” komutuyla, kimliği alır ve bir takım işlemler yapmaya başlar…
Bir şeyler döndüğünü hisseden arkadaşımız, soluğu hemen müdür Onur Ersöz’ün yanın da alır ve bir solukta olayı anlatır… Vay efendim, arkadaşımız bunu nasıl yaparmış…Müdür bey, açtı ağzını yumdu gözünü:” Piyasa da sahte para varsa sana ne?. Siz kendinizi hafiyemi sanıyorsunuz?.Vatandaşı uyarmak size mi kaldı…” arkadaşımız şaşırır…yanıt vermeye çalışır ama müdürbeyi susturabilene aşk olsun :” siz bunu haber olarak yapamazsınız.Kim olursa olsun, bize sahte para getiren hakkı da hemen işlem yaparız… Biz bu kalpazanların elşebaşını nasıl yakalayacağız. Savcılığa vermeden olur mu?Zaten şimdi polis çağırdık.. seni savcılığa göndereceğiz” haa bu arada müdür bey bir ekleme de daha bulundu:” zaten sizin yüzünüzden az daha işimden oluyordum…Erzurum’da görev yaptığım sıralar da , personelin vergi iadelerine çok titiz davrandığımiçin, bunu haber yapıp, başımı oldukça ağrıtmıştınız…” Meğer, müdür beyin bize “kini” biraz eskiye dayanıyormuş!
Neyse… bundan sonraki gelişmeler tahmin edebileceğiniz gibi… arkadaşımız önce emniyete götürülür… 2 saate yakın ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır…Tabi, ifadesi alınırken , “parayı kimden aldığını söylemezsen fişlenirsin” şeklin deki tehditte cabası!...
Mustafa Kemal Ayçiçek de, bunun gizli bir şey olmadığını ,eline sahte para geçen arkadaşın haberi yapılıp görüntülendiğini, zaten gazete de fotoğrafı ve ismiyle yayınlanacağını söylemesi üzerine serbest bırakılır…
İşte böyle…olay artık savcılıktadır…yazımın başın da bu olayın yorumunu sizlere bırakacağımız söylemiştim…öyle de yapacağım. Ancak yine de birkaç soruyla noktalamak istiyorum.
Mevzuatın, müdür beyin “abarttığı” kadar olduğunu sanmıyorum… öyle olsa bile bundan sonra eline sahte para geçen hangi vatandaş, bu yazıyı okuduktan sonra Merkez Bankası’na gider? Emniyette fişlenip, savcının karşısına çıkmak için mi?
Artık, dolarla alış veriş serbest…Taşımakta…diyelim ki, elinize her nereden geldiyse, biraz dolar geçti.. ya da mark… Ama, sahte olup olmadığı hakkın da tereddütlüsünüz… Peki ne yapmanız lazım?
Her hal de bir yerlere başvurup, emin olmalısınız….
Merkez Bankası’na gitmek en doğru yol değil mi?
Hadi bakalım …Sahte 50 bin lira için arkadaşımızın başına gelen öyküyü okuduktan sonra ,” Dolar tahlili” için bir başvurun da boyunuzun ölçüsünü alın!...
Son sözümüz de müdür beye
Belli ki , içindeki kini halen atamamış.
Şimdi söylesin bakalım hafiyeciliğe kalkışan bizim arkadaşımız mı, yoksa kendisi mi?
_____________
Not: Gazeteci - yazar Orhan Kaynar, Hürriyet Gazetesi Karadeniz Temsilciliği ve Hürriyet Gazetesi spor yazarlığı görevini yürütürken 53 yaşın da iken geçirdiği rahatsızlık sonucu 18 Haziran 2001’de vefat etmişti. Allah’dan rahmet diliyoruz.!