,

Sanal alem

(Not: Yıllar önce yazdığım yazılar, o dönem de internet yayınları olmadığı için basılı gazeteler de yer alıyordu, zaman zaman o eski yazılarımı buradan da yayınlamaya devam edeceğim. M.K.A)

Sanal alem

M. Kemal AYÇİÇEK – 18 Nisan 1998

Bu haftaki yazıma “sanal” alemle başlamak istiyorum.

Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in de bizzat hafta kutlamaları dolayısıyla TÜBİTAK’ta önemini vurguladığı internet, bu siber alemin adı.

Bilgi toplumunun şüphesiz en büyük katkı sağlayıcısı olacak bu sanal alem.

Türkiye’de İnternet’le tanışalı tam beş yıl oldu ve bu 5 yıl içerisin de binlerce insan bu sanal alem de kendine yarayacak “bilgi” için seferber oldu.

İlk duyduğumuz da biz de hayret etmiştik.

“ne yani, sizin bir bilgisayarınız var ve bu bilgisayarla tüm dünyaya açılabileceksiniz haa”.

Önce tabi bu sohbetleri bizim basın yayın enformasyon il müdürlüğümüz de yaptık.

İl müdürü (sağ olsun) Özer çağlayan, tanımadığımız sanal alemle ilgili bilgiler verirken, “Amma da atıyor ha, bilmiyoruz ya Allah bilir kesip kesip doğruyor” diye de zaman zaman söylenmedik değil hani.

Doğrusu bize abartılı geliyordu anlattıkları.

Çünkü söylenenlerin öyle mantıkla izahı o günler de bizim açımızdan mümkün değildi.

Aradan zaman geçti, bilgisayar sahibi olduk.

Ardından da internet denilen bu sanal alemin için de bulduk kendimizi.

Şunu baştan söylemeliyim, iradesine hakim olamayanlar için tam bir baş belası bu sanal alem.

Hastalık aslın da !

Çevreniz de bilgisayarı olup bir de internet bağlantıları yapanlar varsa onların kaç geceyi bilgisayar başın da sabah ettiklerini onlardan da dinleyebilirsiniz.

Gelelim bu sanal alemin gerekliliğine.

Tabi gerekli..

Hele 2000’li yılların “bilgi toplumu” için de yerinizi almanız için son derece gerekli.

Ancak ülkemiz de her türlü hizmet, mutlaka diğer ülkelerden daha ağır bedellerle ulaşıyor insanlığa.

ABD’de internet, yok denecek kadar bir hat ücreti ile vatandaşına layık görülürken, gelişmekte olan ülkemiz de maalesef buna yok denecek ücret diyemiyoruz.

Saati 80 bin lira deniyor ama o saat ücreti 80 bin lirayı katlıyor.

Tabi internet hat ücretlerinin ülkemiz de pahalı olmuş olması, sanal iletişimin önemini azaltmıyor.

17-27 Nisan tarihleri arasındaki günler, İnternet haftası haline geldi.

Zaten her haftası hatta günleri dolu olan ülkemiz de İnternet’in de bir hafta bulmuş olması gerçekten gelecek adına sevindirici bir gelişmedir.

Bir düşünsenize, ülkeniz de tam üç hafta boyunca bir kurban derisi tartışılıyor ve siz bu tartışmalarla zaman öldürürken, internetli dünya globalleşmenin tüm nimetlerini sizlerden önce tadıyor ve geleceğe bilgi depoluyor.

Biz hala Ruslar zamanın da yapılmış mesela gümrük hizmet binasının restore edilip faaliyete geçişinin töreni ile zaman kaybedip avunurken dünya, restoreyi bir yana bırakın 17 kilometrelik deniz üstü köprülerinin açılışını gerçekleştiriyor.

Kimseyi eleştirmek için dile getirmiyorum bu restore olayını ama topu topu 22 milyar harcanmış ve eski bir bina onarılıp hizmete hazır hale gelmiş.

Ne zaman 16 Nisan 1998 tarihin de.

Şimdi bu açılışı yapanlar da bu eseri kazandıranlar da tabi o tarihler de Trabzon’da değillerdi.

Açılsın 1985-86 yıllarının arşiv gazeteleri.

O açılışı yapılan binaların onarılması ve hizmete sokulmasını ta o günler de defalarca dile getirenlerden birisi olarak bugün bu tür açılışlara sevinemiyorum.

Kaç yıllar geçmiş aradan değil mi?

Şimdi o binaların bilgisayar eksiği olmaksızın hizmet veriyor olması gerekmez mi idi?

Öylesine gereksiz zaman öldürüyoruz ki boş şeyler için, akıl almıyor.

İnternetin acemisiyiz ya varıp önümüze çıkan adreslere gidiyoruz.

Mağazalar zincirinden dolar karşılığı alış veriş yapabileceğiniz ürünler, tanımadığınız bar cafeler, şimdiler de unutulmuş rock’tan tutun da her tür müzik istediğinize varıncaya kadar, ilgi duyduğunuz her hangi bir spor dalından dünya turuna kadar her şey var bu sanal alem de.

Aslında bizim seçimi değil ama internet hizmetlerinin daha da kolaylaştırılmasını tartışmamız lazım.

Artık internetle sağlık hizmetlerinden, dil eğitiminden, ticaretten ve uluslararası kültür etkinliklerinden yararlanmamız gerek.

Bunları kovalamamız gerek.

Polislerimizin bayramı

Herkesin bir bayram anlayışı vardır.

Kurumlar da da kuruluş günleri bayramdır ama gelin siz bu bayrama bayram deyiverin şimdi bu olur mu?

Emniyet teşkilatımızın kuruluşunun 153. Yıldönümü kutlandı.

Törenler yapıldı.

Konuşmalar yapıldı, vaatler dizildi ama polis memurları pek sevinemedi bu bayrama, neden mi?

Emniyet camiasın da hizmet yasal olarak öngörülenin tam aksine aşırı sayılabilecek bir mesai ile yürütülüyor.

Memurlarımız bu aşırı yüklenmenin baskısı altın da eziliyor ve iş stresinden yakınıyor.

Tabi bu mesainin nasıl olması gerektiğini emniyet müdürümüz daha iyi bilirler de memur arkadaşların talebini bu vesile ile dile getirmiş oldum.

Bu vesile ile Emniyet camiamızın kuruluş yıldönümünü kutluyorum.

Özal’ı anarken

Türkiye’de kim ne derse desin adeta bir yeni devire imza atan 8.Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ı vefatının 5.yıldönümün de rahmetle anıyoruz.

Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE