M. Kemal AYÇİÇEK – 24 Şubat 2014
Seçimler için geri sayım devam ederken orta yaş üstün de olanlar, hele de televizyon kanallarının uydular sayesinde çok yaygın olmasından kaynaklanan bir kafa karışıklığı yaşıyor. Öyle ya bahsettiğim insanlar, gündemden gazete okuyarak ya da internet gibi bir iletişim ağını takip ederek değil de genellikle Televizyon izleyerek haberdar olabiliyorlar. Televizyon haberleri de, aynı kanalı izleme durumların da onlar için bir haber kaynağı olabiliyor ama elde kumanda olunca, hele kumanda da sürekli aynı elde olmayınca da bunu pek başaramıyorlar. O zaman da “Kim kazanacak?” gibi soruları, gündemi takip ettiklerine inandıklarına sorarak, fikir sahibi olabiliyorlar!
Bu devir de ‘hiç olur mu öyle şey’ demeyin, azıcık çevrenizdeki yaşlı insanlara bakın, biraz dikkatlice izleyin bal gibi olduğunu göreceksiniz benim gibi. Aynı gün de aynı yaşlardaki biri kadın biri de erkek iki kişi de yaşadım böyle bir durumu. Tamam seçim olacağını biliyorlardı ama bu seçimlerin hangi seçim olduğunda net değillerdi! Mesela, yaşı yetmişin üzerin de olan kadın bana, “Kim kazanır?” diye sordu, sonra benim şaşkın bakışımı görünce de sorusunu daha da açtı, “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi başbakan olacak?” diye devam etti. Daha ben cevap vermeden o, televizyonlardaki miting görüntülerinden, liderlerin sahada oluşundan kafasının karışık olduğunu ima etti. Ona, “Muhtarlık seçimi bu milletvekilliği seçimi değil” deyince de , “Kaç oy kullanacağız” diye sordu. Yaşlı insanlar, sandıkta kaç oy kullanacağını, o seçimdeki bir nevi “gücü” olarak da algılarlar. Görev ve sorumluluk bilinciyle belki de. Bir oy atacaksa o seçim onlar için biraz basit, iki oy atacaksa o biraz daha önemli ama daha fazla oy atacakları seçim daha önemsendikleri seçim olur.
Çünkü yaşlı insanlar, sandık başına gittiklerin de “hata yaparım” kaygısı taşırlar, hele bir de okur - yazar değillerse zaten bir de oy pusulalarının ufak olması, hatalı mühür kullanma gibi geçmişte yaşadıkları bir yığın seçim anıları da dikkate alınırsa sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirip, getirememeyi kendilerine görev sayarlar. Bugünün nesli gibi, “ben sandığa gitmem”, “gidersem de boş oy kullanırım” gibi argümanları yoktur yaşlıların. Onlar, sandığa gitmeyi bir vatanperverlik, hatasız oy kullanmayı da sorumlu vatandaşlık kabul ederler. Çünkü yaşlı insanlar, bu ülke de bir oy ’un ne kadar önemli olduğunun her zaman bilincindedir. Bu sorumlulukla seçimlere büyük önem atfeder ve de gereğini yaparlar.
O “kaç oy kullanacağız” dediği de geçmiş te sık sık seçimlerin yapılıyor olmasından, erken seçimleri yaşamış olmalarından hangi oyu kaç yıllığına kullandıklarını unutmuş olmalarından kaynaklanıyor olabilir. Belki seçimler de mesela Referandum gibi oylamalarda sandık başına gidildiğin de tek oy kullanıldığı da olmuştu, genel seçimler de ve yerel seçimler de muhtarlık, belediye meclis üyelikleri başkan gibi birkaç oy kullandıkları da olmuştu. Onları göz önüne aldığımız da da yaşlıların seçimlerle ilgili sorularına tüm bunları dikkate alarak cevap vermek gerekirdi. Ben de açıklayıcı cevabı verince biraz mahcup olur gibi güldü o kadın, hani “bilmem gerekirdi ama nasıl bilemedim” dermişcesineydi o gülüşü!
Yine aynı günün akşamı bu kez yine yaşlı olan bir erkek sohbet sırasında “Hangi parti kaç milletvekili alır?” diye sorunca yaşlıların bu seçimlerin ne seçimi olduğunu pek anlayamadıklarına kanaat getirdim. Ona da bunun yerel seçimler olduğunu söyleyince ondaki hayret tepkisini görecektiniz! Hem öyle gündemlerden pek uzak sayılmaz, aksine geçmişte de seçimlerle yakından ilgisi olmuş birisiydi. Farklı televizyon kanallarından haber izleme, ya da seçimle ilgili haberlerin bile sadece kullanılan bir cümle üzerinden veya liderlerin söylemlerinin biraz da magazinleştirilerek ve objektif verilmemiş olması, yaşlı insanların kafasının karışıklığına yol açıyor. Tabi geçmişte yani bugünün yaşlı insanlarının haber kaynağı olarak gördükleri televizyonların bu kadar yaygın olmaması ve haber takibini tek kanaldan yapıyor olabilmelerinin kolaylığı vardı. Şimdi bir çok kanal olunca bir de televizyon kumandasına her istedikleri zaman hakim olamamaları, gündemi izlerken farklı algılara kapılıyor olmalarına sebep olabiliyor.
Şimdi siyasi Partilerin ve seçim yarışına girmiş tüm muhtar, belediye meclis üyeleri ve belediye başkan adaylarının yaşlıları da dikkate alarak kampanyalarını gözden geçirmeleri gerekir. Yaşlı insanların hangi seçime girildiğinin bilincin de olmamasının kabahatini sadece televizyonlara da yüklememek lazım. Profesyonel kampanyalar denile denile neredeyse bireyler unutulup, sadece belli gruplara, belli kitlelere ve belli kesimlere yönelik afişler ve sloganlar hazırlıyorlar. Sanki vatandaşlar, zaten hepsi şu partililer ve oradan, sanki herkes daha önce oy kullanmış gibi aynılarının tekrarı gibi toptancı bir yönlendirme mantığı ile kampanya mı olur? Bu nasıl bireye inme, bu nasıl seçim stratejisi ve mantığıdır? Toplu konut yapar gibi seçim de oy mu istenir?
Tam yazıyı yazarken bizim muhtar aradı. Çok yoğunmuş, toplantı üstüne toplantı yapıyorlarmış ama 60-70 oyu bulunan bir ailenin oyunu almak için ikna etmeye çalıştıkları ailenin Nuh deyip peygamber demediklerini ama hala onlardan umut kesmediklerini, asılacaklarını anlattı. Ben anlamam bu seçim işlerinden dediysem de bir yol ve yöntem önermemi istedi. Ben o bahsettiği aileden kimseyi tanımam etmem, bu muhtarlık seçimleri de baya bir çaba gerektiriyor anlaşılan, oysa biz şehirler de muhtarın pek de kim olduğuna bakarak oy kullanmazdık. Kabinde hangi muhtar adayının pusula rengi hoşumuza giderse, hangi pusula fazla harcanmış, hangisi fazlaysa ona göre bakar oy kullanırdık ama meğer önemliymiş muhtarlık seçimi de, bizim muhtarın aramasından sonra bunu da anlamış oldum. Şimdi yandı bizim muhtar adayları, hele bir sandık önüme gelsin! Kalın sağlıcakla.
Seçimleri kim kazanacak!
- 24 Şubat 2014, 02:03
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi