,

Seçmen, profesyonelleşti!

M. Kemal AYÇİÇEK – 2 Nisan 2024

Mahalli İdareler seçimleri, görünür de CHP’nin muazzam denebilecek bir oranla aldığı belediyelerle ispatlandı. AK Parti, tarihinin en büyük yenilgisini aldı. Hepsi tamam da bu seçimi kazanan CHP’li yöneticiler değil, alınan sonuç, seçmenin profesyonelleşmesinin bir tezahürüdür. CHP’liler, sevinmesin demiyorum, doya doya sevinsinler ama bu seçim sonuçlarının ne parti ne de belediye başkanlarının performansları ya da kampanyalarının getirisi değildir!


Türkiye’de siyaset, “tıpış tıpış sandığa gidilecek” veya “koyun” tabiri ile seçmenin bir sürü psikolojisi ile hareket ettiği şeklin de lanse edilip, siyasi taraflar, yukarıdaki ibarelerle dar ve basmakalıp yaklaşımlarla sığ siyaset yapıyorlardı. Seçmeni hep amatör görüyorlardı. Hakir görüp, tepeden bakan siyaset anlayışını CHP, öteden beri alışkanlık haline getirmişken, AK Parti’de aynı duruma düşünce seçmen, AK Parti’nin aklını başından alabilecek en iyi cezalandırma aracı olarak gördüğü CHP’ye oy vererek, görünür de CHP’ye zafer(!) kazandırdı!


 Oysa kongreden ayak oyunları ile çıkmış ve tepe yönetimin de birbirlerinin ayaklarını kaydırma çalışmalarının ayan beyan yapan, başkan adaylarının İstanbul’da başka, Afyonkarahisar’da başka, Ankara’da bambaşka bir dil kullanarak aynı partinin böylesine bir üstünlük sergileyebilmesi mümkün değildir! Bu, ne CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in ne Ekrem İmamoğlu’nun ve ne de Ankara’da Mansur Yavaş’ın üstün siyaset ve meziyetinin bir ürünü değildir! CHP’li bazı çevreler, “keşke Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmasaydı da Ekrem İmamoğlu olsaydı kazanmıştık” gibi ifadelerle hayıflanıyorlar, o iş öyle değil, yani o dediğiniz olmazdı! Boşuna ahlanıp, vahlanmayın!


Başta ekonomik gerekçeler olmak üzere güya serbest piyasaya ekonomisi adı altın da tekelleşmiş market zincirlerinin ‘köpeksiz köy bulmuş da değneksiz gezer’ hallerinin görülmemesi en bariz örnektir. Emeklilerin per perişan hallere düşürülmelerine, yıkılan yuvaların, dağılan ocakların, ortada kalan evlatların feryatlarına kulak asılmaması, kadın cinayetlerinin her geçen gün artması ve buna karşı etkili önlemlerin alınamamış olması seçmenin oy tercihine açıkça yansımıştır. Tabi ki de daha bir çok faktör sayılabilir de onları saymaya gerek yok, seçmen o gerekçeleri zaten yeterince saymış ki, böylesi bir ders vermeyi uygun görmüştür.


Gel gelelim AK Parti’nin en alttaki yöneticisinden en üst değil de o en üstün altın da olan ne kadar yöneticisi varsa, iyisi ve kötüsü demeden hemen hepsi en başından beri alışmışlar seçimleri tek bir liderin sırtına yüklemeye ve bunu da alışkanlık haline getirmişler! Öylesine alışmışlar ki, daha dokuz ay önce halkın huzuruna çıkmış ve yeniden Cumhurbaşkanı seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ı, Mahalli idareler seçimlerin de de sahaya sürmüş ve onun gölgesin de alışkanlık haline getirdikleri seçim rehavetini ortaya koymuşlardır.


Bir başka ve çok önemli etken de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Bakanlarının mahalli idareler seçimlerin de sahaya çıkıp, seçmenle bire bir ilişki kurması ve seçim çalışmalarına katılmalarıdır. Bakanlar Kurulun da görev yapan bakanlar, AK Parti’nin seçime girdiği bir ortam da birer partili gibi davranamazlar. Evet, eski Türkiye’de İçişleri, Adalet ve ulaştırma bakanları istifa ederlerdi de diğerleri yine aynı sahaya inerlerdi. Ama öyle bir Dünya yok, artık tüm bakanların istifa etmeseler bile seçim sathı mahaline inmemeleri gerekir.


 Bu iş öyle futbol takımı tutmaya benzemez, Devlet işin de olan insanların hakkaniyetli olmaları gerekir. O bakanlar, AK Partili insanların olduğu gibi DEM’lilerin de, CHP’lilerin de Yeniden Refah Partili, İyi partili, MHP’li, ya da Komünist Partililerin de bakanlarıdır. Fakat, ey hak, öyle bir anlayış olmadığı gibi Dış İşleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı mahalli idareler seçimlerin de kendi partilerinin belediye başkanı seçilsinler diye sahada seçim çalışması yapıyor, bu ne yaman çelişkidir?


Kaldı ki futbol takımı tutmanın bir adabı yok mudur? Yani bir siyasetçi, bir futbol takımı taraftarı olamaz mı? Olur tabi ki ama sadece kendi evin de, eşine, çocuklarına karşı o kadar, ilerisi kaldırmaz! Siyasetçi, her gittiği il de göstermelik o ilin takımının atkısını boynuna asabilir, sırf o takıma duyduğu saygıyı ifade anlamın da ama siyasetçinin tuttuğu takım belli iken o tavrı, seçmen de karşılığını o siyasetçinin mantığına göre yorumlar mı? 


Bir ülkenin Cumhurbaşkanısınız ama o ülke deki bir futbol takımının taraftarısınız bunu tüm toplum biliyor ve siz rol icabı gittiğiniz her il de başka bir spor kulübünün renklerini boynunuza asıyorsunuz, o takımın taraftarı bu durumu yer mi? Taraftarlığın bir özgürlük hakkı vardır o hak, siyasetçilere verilmemiştir. O taraftarın hakkıdır! Siyasetçi, taraftarlar gibi hür ve özgür olamaz, olmamalıdır. Varsa tuttuğu takım, Turizm il müdürü oldu ise o taraftarlığı bırakmak zorundadır! Çünkü Devlet işi, öyle sıradan takım tutan vatandaşın nasıl hakkı değilse Devlet’te görev alanların da takım tutma hakkı, yoktur! O hak, onlara sadece kendi evlerin de ve ailesi için de olabilir, toplum önün de değil!


Birde ülke ekonomik krizden başını kaldıramazken, sırf Devlet siyasi partilere hazine yardımı yapıyor diye siz kalkıp halka tasarruf tedbirleri uygulamaktan söz edeceksiniz ama seçim meydanların da afişler, pankartlar, araçlar boydan boya boy boy posterler, caddeler, panolar, sokaklar, yer gök parti filamaları ile dolu olacak. Yahu yapılacak iş belediye başkanı seçmek, nedir bu görgüsüzlük, nedir bu israf, yazık günah değil mi?


 Hiç mi akıl edip, hem masraf yapmazsın hem de çevre görüntü kirliliği olmaz, zaten herkesin elin de cep telefonu var. Bakın Ali Babacan, herkese rahatça mesaj attı, siz de atabilirdiniz değil mi? Şimdi yazık olmadı mı onca verdiğiniz paralara, hiç vicdanınız sızlamıyor mu sahi? İşte seçmenin vicdanı sızladığı için AK Parti’lilerin vicdanlarını sızlatacak böylesi bir güzelliği CHP eli ile yapmış oldu!


Her neyse umarım şimdi bu sonuçlardan sonra rehavet için de olanlar, “Nasılsa bizim reisimiz var, hey yavrum hey” diyerek, gerile gerile sokaklar da gezen AK Partili yetkililer, akıllarını başlarına alıp, öyle seçim sandığı başında zafer kazanacakmış kibri ve özgüvenin de bulunmaz, erken öten horoz pozisyonlarına düşmezler. Siyaset, her sahneye çıkanın yapabileceği iş olsaydı, sokaklar işportacıdan geçilmezdi değil mi?


Yerel seçimlerin galibi seçmenlerdir! Siyasi Partileri'n böylesi bir tablo da, başarısı ya da başarısızlığı söz konusu değildir! Millet, yani seçmen, kendisine duyarsız kalan tüm siyasi partileri, profesyonelce cezalandırmıştır. Bu cezalandırmayı CHP eli ile yapmıştır! olay budur.


Tabi bu arada mahalli idareler seçimlerin de belediye başkanlığı, il genel meclis üyeliği, ilçe belediye başkanlığı ve muhtarlık görevlerine seçilen herkesi tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE