M. Kemal AYÇİÇEK – 21 Ekim 2013
Yabancılara taşınmaz satışını kastetmiyorum, bunu başta söyleyeyim. Benim dikkat çekmek istediğim ülkemizde doğan nehirlerimiz aracılığı ile yurt dışına giden toprağımız. Sadece Çoruh Nehri’nin bir yılda taşıdığı rüsubat altı milyon metreküp, yani Jeolojik olarak çöküp, akarsulara karışıp, bu yolla nehirlerin taşıdığı toprak. Bizim siyasi anlamda “Toprak” dediğimiz de bu aynı toprak değil mi?
Şimdi bana "Milli"lik dersi vermeye kalkanlar, "Bir avuç toprak satmam" diyenler, gidin Çoruh'un denize aktığı Batum'a bir bakın, toprağınız nerede? Bana "baraj yaptırmam" diyenler, Çoruh'un Batum'da ortaya çıkardığı toprağa bir baksınlar bakalım, o toprak kimin? Gidip alsınlar bakalım?
Batum'da Çoruh nehrinin taşıdığı toprakla bir ülke kurulur beyler, o "Milliyetçiyim", "ulusalcıyım" diyenlere söylüyorum, var mı önleminiz? Ne? "Bir karış toprak vermem" diye nutuk atarsın, barajlara karşı çıkarsın, Çoruh gibi nehirler de alır senin toprağını, çatır çatır taşır işte!
Çoruh Nehri'nin taşıdığı alüvyonlar, Gürcistan'da bir vaha oluşturmuş, gözün alabildiğine bir ova, bereketli. Orada Gürcü hayvanları otluyor. Çoruh nehrine düşen bir insanının cesedini gidip Gürcistan'dan alabiliyorsun peki ya giden toprağını geri alabiliyor musun? Düşündün mü hiç?
Hadi düşünün azcık, yabancı bir ülkeye giden cesedi alabiliyorsunuz da giden toprağını geri alabiliyor musun? Buna önlem gerekmez mi? Milliyetçilik lafla olmaz, önce akarsularla giden toprağını ülkende tut, sonra da "Toprak sattınız deme!" önlemini alanlara karşı koyma emi?
Hadi şu "Milliyetçi" ve de "Ulusalcılar" bizim nehirlerimizin yurt dışına çıkardığı topraklara ilişkin önerilerini bir açıklasınlar bakalım? "Barajlar yapılmasın" diyenler, HES'lere de karşı çıkanlar, topraklarımızın nehirler yolu ile yurt dışına gitmesini önleyecek tedbirleri de açıklasınlar da bilelim.
Ülkemiz de yani Türkiye’de doğan Fırat, Dicle, Aras, Kura ve Çoruh nehirleri, topraklarımızda doğdukları halde ülke dışından denizlere veya göle ulaşıyor. Meriç ve Asi ırmakları da ülkemiz dışından kaynaklarını alarak kıyılarımızdan denize dökülüyor.
Fırat Nehri, Türkiye, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak’ı dolanarak, 2800 kilometrelik uzunlukla, Kaynağını topraklarımızdan alan ve sınırlarımız dışında denize dökülen en uzun akarsuyumuz. En önemli iki kolu Karasu ve Murat nehirleri. Doğu Anadolu’daki dağlık yörelerden, çeşitli boğazlardan geçerek akan bu iki büyük kol Keban Barajı’nda birleşiyor. Daha sonra Malatya Havzası’ndan geçerek Güneydoğu ve Torosları boğazlarla geçtikten sonra Gaziantep – Şanlıurfa platolarını derin bir biçimde yararak sınırımızı terk eder ve Suriye’ye girer. Irak’ın güneyinde Basra Körfezi yakınlarında Dicle ile Şat-ül Arap’ta birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür. Üzerinde Atatürk, Karakaya ve Keban Barajları var.
Dicle Nehri, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı geçer, 523 km’lik kısmı Türkiye sınırlarında ve toplam 1900 kilometrelik uzunlukla Güneydoğu ve Toroslardan geçen çok sayıdaki küçük kollarla beslenir. Cizre güneyinde Türkiye – Suriye sınırını oluşturduktan sonra Habur ( Hezil) Çayı ile birleşir ve Irak topraklarına girer. Daha sonra, Hakkâri Bölümü’nden beslenen Zap suyu ile birleşir ve güneye doğru akar. Şat-ül Arap’ta Fırat ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülüyor.
Kura Nehri, 1364 kilometrelik uzunluğu ile Kars yakınlarından kaynaklarını alır. Ardahan plâtosunu geçtikten sonra Gürcistan topraklarına girer. Daha sonra Azerbaycan topraklarına giren Kura, Aras ile birleşerek, Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’ı geçip Hazar gölüne dökülüyor.
Aras Nehri, 1072 kilometrelik uzunluğu ile Erzurum’un güneyinde Bingöl dağlarından sonra büyük bir yay çizerek Ağrı Dağı’nın doğusundan Dilucu mevkiinde Türkiye – Ermenistan – Nahcivan – İran sınır kavşağından geçer. İran’ın kuzey sınırını oluşturduktan sonra Azerbaycan topraklarında Kura ile birleşerek Hazar gölüne dökülüyor.
Çoruh Nehri' nin 410 kilometrelik kısmı Ülkemiz sınırları içerisinde, 21 kilometrelik kısmı ise Gürcistan sınırları içerisindedir. Bayburt İlindeki Mescit dağlarından doğup Gürcistan' ın Batum kentinden Karadeniz'e dökülen Çoruh Nehri, yılda 5,8 milyon metre küp rüsubat taşıyor. Türkiye' de en fazla erozyona maruz kalan havzalardan biridir burası. Fırat, Dicle, Kura ve Aras nehirlerinin taşıdığı rüsubadı da dikkate aldığınız da bu ülkenin toprak kaybını düşünebiliyor musunuz?
Toprak sadece bizim bildiğimiz, gördüğümüz kara parçası değil yani, bunun erozyonla eriyerek, kontrol edilemeden yurt dışına çıkıyor olması da toprak kaybımızdır. Akarsuların sadece enerji açığını gidermek için barajlar veya Hes’lerle kontrol altına alınıyor olmalarına karşı çıkmanın be nedenle de bir mantığı yok. Tabii çevre duyarlılığı çok önemlidir ve zaten toprağa ve doğaya saygılı olmaktır. Aslında sırf bu nehirlerin taşıdığı rüsubadı bu ülke de tutabilmek asıl milliyetçilik ve ulusalcılık olmalıdır. Yoksa kuru kuruya sadece sözde bu terimlere bağlılık, inandırıcı olmaz. Meramımı sanırım anlatabilmişimdir. Kalın sağlıcakla.