M. Kemal AYÇiÇEK – 25 Haziran 2012
Suriye’de bir yılı aşkın süredir devam eden “Arap baharı” rüzgarı, tüm bu bölge dışındaki egemen güçler tarafından estirilmeye çalışılıyor. Ne yapıp ettilerse, bir türlü Beşşar Esed’in çekip gitmesini sağlayamayınca bu sefer de özellikle Türkiye’nin Suriye ile savaşa girmesini imdat sigortası olarak görüyorlar. Bunu sokaktaki sıradan insanlar bile söylüyor, bunun için uzman gözlemci olmaya gerek yok herhalde değil mi?
Sanki Ortadoğu’da baharı estirmek isteyen Türkiye imiş gibi, bu bölgedeki tüm karmaşık sorunların üzerine Türkiye’nin gitmesini isteyen güçler, o bölgenin kaymağını yıllardır yiyen güçler değil mi? İşin kaymak tarafını bitirip de yavan kısmı kalınca da “aman Türkiye, canım Türkiye” naralarını neredeyse tüm platformlarda adeta koro halinde de söylemeye başladılar. BM, ABD, AB, hangisine bakarsanız bu tarz söylemleri tabi güya diplomatik yollarla dillendiriyorlar. Son olarak bir fotoğraf çeken uçağımızın Suriye tarafından düşürüldüğünün açıklanmasının hemen ardından, güya “metanet, sağduyu, sakin” olunması mesajları da yine o kanallarla verildi ama, “Türkiye, yüzde yüz haklı ve savaş sebebidir” gibi, Türkiye’yi gaza getirici açıklamaları da aynı insanlar, söylemlerinin “özlü söz” kısmında dillendirdiler.
Karadeniz bölgesinin bir “dönme kuymak”ı vardır, meşhurdur. Her hangi bir iş yapılacaksa mesela, “dönme kuymak varsa” diye şart koşmalarda önemli yeri vardır. Özellikle de yaylalarda bu Dönme kuymak, Bolu Dağı’ndaki et gibi makbuldür kısaca. Şöyle bol kaymaklı ve Tereyağlı, Kahraman Maraş’ın Dondurması’nın sıcak hali gibi veya Mersin ve Antakya’nın Künefesi’nin ya da Anzer Balı’nın kıymetinde bir yemek Dönme kuymak Karadeniz de. Şimdi ki nesil pek bilmese de eskiler, hala sohbetini yaparken bile şöyle biraz kaykılırlar zevkten, o derece önemlidir bu kuymak.
Yaylacılık, eski yıllardan beri bir gelenektir Karadeniz’de, hele de kadınlar için. Evet, çiledir belki yolları, yayla evinin kurulması, her yıl tekrarlanan sıkı bir hazırlık ve çalışma dönemidir ama işte o Dönme kuymak dendi mi, tüm yorgunlukları sanki gider, unutulur tüm çekilen çileler. Kadının biri yaşlanmış artık, yaylaya çıkamadan hastalanmış, ağır da hasta ve artık yaylaya da çıkamayacağını biliyor. Son nefeslerini vermek üzere iken sevenleri onu öbür dünyaya hazırlık olsun diye, “ Nene bir salavat getir” derler, ama nene hiç oralıklı değildir. Selevat getirmesini isteyenlere döner ve , “Ben bu yıl Tornoviya (Yaylanın adı) gitmedum, bir dönme kuymak yemedum, nedicaamm selevatı” der son nefesinde..
Şimdi Türkiye, Ortadoğu’da Dönme kuymak yemedi ki, ne diye girsin Suriye ile savaşa? Bunu ister müttefik deyin ister Nato diyin isterseniz BM diyin ne fark eder, bunu onlar bilmiyorlar mı? O bölgede Dönme kuymağı yiyenler, şimdi Türkiye’yi Ayran kuymağına talim ettirme gayretindeler. Uçağımızın düştüğü gün başladı bir büyük koro,başta Twitter’da olmak üzere Türkiye’nin Suriye’ye girmesi lazım, savaşması lazım, yok onur, yok gurur, yok daha öncede yapmıştı gibi akıl almaz bir isterik ruhla her yerde dillendirme hatta yönlendirme mesajları ile. Türkiye’nin belinin doğrulduğunu gördüler, daha önceleri alışık oldukları eğri belli Türkiye’ye dönsün bu ülke diye açıkça savaş çığırtkanlıkları yaptılar.
Tabi Türkiye, on yıl önceki Türkiye olsaydı ve bugün ki şartlarda bulunsaydı belki de daha uçağımızın düşürüldüğü anda, “fırsat bu fırsat” denir, Suriye ile savaşa girilir, en başta ABD, AB ve BM’nin ekmeğine yağ sürülmüş olurdu ama o Türkiye, gerçekten çok eskide kaldı. Artık, o tarz kabadayılıklara karnı tok, dönme kuymak yemedi ama onun kıymetinin farkındadır. Milletin kahir ekseriyetinin duygu ve düşüncelerine ters adımların atılmasını siyasi iradeden beklemek saflık olur. Herkes, olup bitenlerin, yazılıp çizilenlerin de farkında artık. O Twitter’da “Düşürülen fotoğraf çeken uçağımız nedeniyle Suriye ile "savaşa girelim" diyenleri, akıl sağlığı için karadeniz yaylalarına davet ediyoruz” çünkü, yerden göğe kadar haklı olalım, yüzde yüz haklı olalım, Suriye, tıpkı bizim kırsal kesimlerdeki çöplüklerde ananan eşekler gibi kaşınsa bile, göz göre göre “nanik” yapsa bile, asla Türkiye sabrını kaybetmeden, soğukkanlılığı elden bırakmadan bu krizi sabırla ve suhuletle çözmelidir. Savaş, tam bir barbarlık, tam bir yamyamlık ve tam bir insanlık ayıbıdır. Gerçekten savaş çığırtkanları, o fikirlerinde samimi ise her birerini Karadeniz yaylalarına davet ediyoruz, bizim yaylaların havası, onların zihin açıklığına ve akıl sağlığına samimi katkı sağlar ve onları kendine getirir. Kalın sağlıcakla.