M: Kemal AYÇİÇEK – 16 Şubat 2009
Önümüzdeki ay sonu yerel seçimler yapılacak. Liderler meydanlara çıktı ve meydanlar ısınıyor. Vatandaş, zamanı müsaitse mitinglere katılıyor ve liderleri dinliyor. Başkan adaylarını gazetelerden ve televizyonlardan izliyor. Öyle ya tüm onca mitingler, çeşitli tonlardaki şarkılarla seçim otobüsleri, sokak sokak hangi parti adına geziniyorsa onun reklamını yapıyor ve vatandaşların ilgisini çekmeye çalışıyor. Bir hoşgörü kültürü, centilmenlik ve bir kaynaşma yaşanıyor. Tüm bunlar, 29 Mart’taki seçimler için oluyor.
Seçimlere katılan tüm partiler ve başkan adaylarının amacı, göreve talip oldukları bölgelerdeki insanlara “en iyi hizmeti ben veririm, beni seçin” diyerek, vatandaşın kendilerine oy vermesini sağlamak. Tüm bunlar olurken ülkemiz de elbette Devlet eliyle yapılan yardımlar için bir takım söylemler de oluyor, olmadı da gayet normal tabi. Yani Devlet’in Sosyal yardımlaşma ve Dayanışma Vakıf’ları tarafından yapılan bu yardımların sürekli oluyor olması, seçim öncesinde meydanlarda dillendirilmesine yol açıyor. Bu da normal. Çünkü, muhalefet partilerinin sözcülerinin bu yardımları gündeme getirerek, “siyaset yapılıyor” demesi de zaten bir siyaset enstürmanıdır. Ha bu yardımların valiliklerce yapılıyor olmasına bakmaz ki muhalefet, bir de sürekli yapılan yardımlardan olması da onları ilgilendirmez, bu seçim sürecinde yapılıyor olması elbette onların gündemi olacak ama vatandaş, yani yardımları alan insanlar o yardımların kendilerine nasıl verildiğini bildiğine göre bunun iktidar tarafından da sorun edilmesine gerek yok.
Keşke bu yardımlar, öyle bir verilebilse ki sürekli değil de bir defa verilince o kapıya bir daha gidilmesine gerek kalmayacak şekilde yapılsa da o vatandaş ta sürekli bir yardım beklentisi içinde olmasa. Öyle bir yardım yapılmalı ki, vatandaş yeniden yapılacak yardıma gereksinim duymamalı. Sosyal yardımlaşma ve Dayanışma vakıfları’nın yaptığı bu yardımlara böyle bir kesin çözüm bulunmalı. Yoksa aylık yardımlarla sosyal devlet olunmaz. Vatandaşı Devlet kapısında “dilenci” yapmanın alemi yok!
Vatandaş, partiler üstüdür
Türkiye’de elli üç tane siyasi parti var. Ama oy verecek insan sadece bir kişi. Tüm o partiler, bir tek vatandaşın oyunun peşinde olduğu halde o zaman vatandaşın partisinin olması düşünülebilir mi? Tüm partiler, her bir vatandaşın oyunun peşinde olduğuna göre o vatandaş, o elli üç partinin de üzerinde olmuyor mu? O zaman vatandaş, partiler üstü konumda olmuyor mu? Tabi bu sade vatandaşlar için böyledir, siyasi partilerde görev almış insanlar zaten kendilerini o anlamda bağlamışlardır. Vatandaş, o partiler üstü konumuyla da bugün tüm siyasi partilerin kapısına gittiği ve gitmek zorunda olduğu bir büyük değerdir. Ama yok, futbol takımı tutar gibi parti tutma geleneğinin kökleştiği bir ülkeyiz ama son yıllarda bu gelenek de tersine döndü. Eskinin “haso” ve “memo”su şimdi artık, her şeyin öylesine farkındaki boş vaadlere “karnım tok” diyebiliyor ve her söyleneni kabul etmiyor. Onun için de siyasi partiler, vatandaşın bu bilinci karşısında artık profesyonel kampanyalar yapmak zorunda kalıyorlar.
Yerel seçim olması önemli değil her seçimde onca parti vatandaşın ayağına giderek kendilerine oy toplamak kendilerince “en iyi” adayları belirleyerek halkın önüne çıkıyorlar. Vatandaş, o adayları ölçüp biçiyor ve oy sandığı başına gidince de yüreğinin sesini dinleyip oy veriyor. Zaten partilerin profesyonel olduğu bir ülkede de vatandaş, yanı seçmen de profesyonel oluyor ve de öylece davranıyor. Hele şimdi seçmenler, genç nüfusa sahip bir ülke olduğumuz için ağırlıklı olarak seçmen genç olunca bilinç de o denli yüksek oluyor ve kullanılan oylar yerini buluyor. Eski seçmen tipi yok artık. Evet belki “gençler, siyasetten de ülke sorunlarından da çok uzak” diyenleriniz olabilir ama burada yanılgıya düşebilirsiniz. Bilişim çağındayız ve belki sizler, gençlerin birer uyuşuk gibi gözüktüğüne aldanıyor olabilirsiniz hiç de öyle değil tam aksine, günümüz gençleri, her şeyin çok farkında ve onların zekası, bizim algılarımızın ötesinde ve seri çalışıyor. Belki biz onları yanlış anlıyoruz sadece onların her şeyden haberi var ve bilinçli bir gençlik var ülkemizde. Burada sadece bizler, yani eski kuşaklar devrin hızıyla hareket edemiyor ve düşünce olarak ta onlar gibi seri bağlantı kuramıyoruz, aramızda ki sadece bu “kuşak farkı” diyebiliriz.
Siz siz olun ve tüm siyasi partilerin üzerinde olduğunuzu unutmadan davranın. Siyaset yapan insanlar, sizlerin oylarını alabilmek için yaşadığınız köy, nahiye, belde, ilçe veya iller için sizlerin tahayyüllerinin üzerindeki projelerle karşınıza gelsin ve sizden oy istesinler. Siz sadece bunun keyfini sürün. Çünkü siz, tüm partilerin üzerinde olan insanlarsınız. O partiler, size hizmet yarışında olan kurumlardır. Sizden bir oy almak için çalışırlar. Hangi şehirde olursanız olun, partilerin sizler için var olduğunu asla unutmayın ve ona göre de sandık başında iliniz, beldeniz, ilçeniz veya köyleriniz için oy kullanın. Hangisine kafanız yatıyorsa, gönlünüz ne yana kayıyorsa en doğrusu odur, buna inanın ve sakın ha önyargılı olmayın. Millet ne derse desin siz sadece kendi içinizdeki sesi dinleyin o size yeter. Kalın sağlıcakla.
Not: Bu yazım ayını zamanda www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve Trabzon’da yayın yapan Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.