Yeni yazıya yine gerek görmüyorum ki, bundan 4 yıl önce yazdığım yazı bugün güncelliğini koruyorsa ben de enayi değilim ya! 2 Nisan 2008
M. Kemal AYÇİÇEK- 30.10.2004
Ne demek “Yargı tartışılmaz” demek?
Ne hakla tartışmamak, hem Yargıtay ’ı ve kararlarını ilahi vahiyler olarak mı kabul edeceğiz?
Kimlerden oluşmuş Yargıtay üyeleri? İnsanüstü birer varlıkmış gibi mi göreceğiz de eyvallah diyeceğiz?
“Cüzdanla-Vicdan arasında kalmak" ifadesi, herhangi bir kişiye mi aittir. Yoksa, Yargı’nın en üst kademesinde görev yapmış kişilere mi?
Hem cumhurbaşkanlığının tartışıldığı bir ülkede “Benim Yargım bin yıl yaşasın” mı diyeceğiz? Benim yargım da, vicdan ve cüzdan münasebetleri konuşulurken, mahkemelerde karar vericiler durumundaki Hâkimlerle Yargı’nın üst makamları arasında şifreli bir alfabe var mıdır, yok mu? Eğer bu şifreli hukuk dili kullanılıyorsa, bu yargı’ya nasıl güveneceğiz?
Suçlu ile suçlayanı tanımaktan aciz, kendi vicdan ve cüzdan hesabına dalmış yargı, şüpheli veya zanlı ile müşteki arasındaki cüzdan-vicdan münasebetleriyle ne kadar ilgilenebilmektedir?
Her törende bol bol muasır medeniyet nutukları atanlar, o vicdan-cüzdan hesabı yapanlar değil mi?
Yok yere masum insanları meslek, kin, nefret, makam ve üniforma kozu kullanarak suçlayan ve de mahkûm ettirenlerin cüzdan-vicdan kaygısı yok mu?
Nerde bir makamı hak etmeyen varsa, bu ülkede bunu hak eder hale gelmiştir! Nerde bir rütbenin hakkını veremeyecek insan varsa bu ülkede rütbedar edilmiştir. Tıpkı yargıda olduğu gibi!
Ne “Kurunun yanında yanan yaşlar” gördük ve halen görmeye devam da ediyoruz. Bu nedenle kuru ile yaş’ın ayrıştırıldığı, adil, şeffaf, dürüst ve vicdanları yatıştıracak düzeyde bir yargı sisteminin yapılanmasından daha tabii bir şey olamaz. Yargıtay’ın tartışılmasına itiraz eden yoz kafalar, bu ülkenin masum çocuklarına zindanları reva gören kafalardır.
Aklın ve mantığın algılamayacağı çelişkili ve tartışılabilir kararlar, bizdeki yargı sisteminden çıkmıştır. İki de bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce hapsedilen Türkiye, bu bağnaz ve yobaz yargı erkinin marifeti sonucu mahkum olmaktadır. Bunu hala görmezden gelip, utanmadan, sıkılmadan Yargıtay’ın tartışılmaması gerektiğini söylemek, yüz kızartıcı suçtan da öte bir şeydir.
Koskoca Yargıtay başkanı, yetmiş milyonluk bir ülkede sıradan bir müteahhit bulup inşaatını yaptırmak yerine gidip bir mafya babasının müteahhit’inden iş gördürüyorsa o ülkede her şey tartışılmalıdır.
Derhal istifa etmesi gerektiği halde, hala yüce makamlarda ısrar edenler, bunun vebalini bu millete daha fazla ödetemezler. Yolsuzluğun içine batmış, katları, yatları “Adalet mülkün temelidir” tabelaları altında görev yaparken edinecek, sonra da “Yargıtay tartışılmamalı” diyerek, siyaseti, medyayı suçlayacak ve hala o makamlarda oturacaksınız öyle mi? Bu kadarı fazla olmuyor mu o yüce makamlar için!
Uzun sözün kısası, ben ki bir yargı sürecini “savunma yapamadan” yaşamış bir insan olarak, bu yargının testinden geçmişim, kendi davamdaki haksızlık ve hukuksuzluğu gördükten sonra, “ Böyle bir yargıyı içime sindiremiyorum” demeyi içime rahatlıkla sindiriyorum… İşte o kadar. Kalın sağlıcakla.