M. Kemal AYÇİÇEK - 11 Mart 2019
Kim diyor bunu, bizim patron! Hani şu kadınlar gününü bahane edip, birikmiş öfkelerini dindirmek için Taksim'deki feminist hareket yürüyüşü vardı ya, orada da polis bu gruba müdahale edince onlar da ıslıkla protestoya başlıyorlar ama o sırada da ezan okunuyor ve ıslıklar, sanki ezanı protesto ediyorlarmışicasına medyada yaygınlaşınca, bizim patron da bundan etkilenmiş olacak ki bana , "yaz sana şu taksimi" deyiverdi.
Patron ya, her bi şeyi o zaten senden benden iyi bildiği için patron(!)dur ya, güya Taksimdeki o yürüyüşten etkilenmiş ve de kendince bir kanaate varmış ve de çok aşırı sinirlenmiş ama bunu da kimseye anlatamıyor, ee kala kala bana kalıyor! Tutmuş bana, güya kendisinin çok öfkelendiği ama söylemek istediklerini de doğru dürüst bir insan gibi izah edemeyeceğini bildiği için, işin kuralını bilen en güvendiği yazara, kendi istediklerini yazdırma taktikleri uyguluyor!
Tamam dedim "Patron, yazarım elbette neden olmasın, yeter ki sen yaz de "dedim, ama ciddiyim derken, oysa bir çok patron kendini yazardan, çizerden , muhabirden hatta yayın yönetmenlerinden filan üstün görür! En akıllısı kendisidir ki bir medya patronudur ve güya kendi aklınca da o çalıştırdığı tüm insanlar, onun sayesinde yazar ve çizerdir ve kendisi de haşa Allah değildir ama yani sanki o kulların nimetini, yani emeğinin karşılığını verdiği için kendini o ilah yerine koyar ve tüm çalıştırdığı insanların ona biatini ister!
Oysa bu tip patronların tümü salaktır! Salaktır çünkü, yazar ve çizerin ürettiği bir ürünün kendisi sayesinde çıktığını, kendisi olmasa ortada her hangi bir yayın olmayacağını bildiği için güya bunu kendisi için bir silah olarak görür ve iktidarları, yerel yönetimleri bu elindeki silahla yola getirip, kendi gemisini yüzdürmeye çalışır! Bunu ne kadar iyi kullanır ve gemiyi yüzdürebilirse o derece kendini o çalıştırdığı insanların üzerin de görmeyi bırakın o hükmettiğini sandığı iktidarların ve yerel yöneticilerin de üzerin de görme gafletine düşer!
Oysa işini bilen insan, bu tarz patronları hep "Yalova kaymakamı" mertebesin de görür ama patron bunu anlayamaz! Yazar, yazıyı yazarken güya patronu korurmuş gibi yapsa da aslın da kendi yüreğin de ne varsa ne yoksa onu döker ortaya! Onun patron koruma kaygısı olmaz! O bir sorunu aktaracaksa aktarır, patron eğer bunu fark eder ve tavır koyarsa o yazar, işinden olabilir evet bu doğrudur ama bir yazarın kelimelerini sıralarken duygu ve düşünce derinliğini hiç bir patron anlayamaz! O kadar, salaktırlar!
Neyse geleyim şu taksime! Biraz geç oldu ama gelelim, madem patron istedi yazalım. Ne olmuştu Taksim de, 8 mart Dünya kadınlar günü etkinliği için feminist kadınlar, taksimde yürümüşler. Bu "Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik muhtelif ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan harekettir."
Yani erkek egemen toplumlar da kadın hakları ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bir hak arayış hareketi diyelim biz buna ve buna destek veren yine hemcinsleri arasında da aynı ayırımlara tabi olan diğer grupları da kapsayan bir destekli yürüyüş yapılıyor. Tam bu yürüyüş sırasında polis de kendine verilen görevi kanun da belirtilen ölçülerin aşılması halin de bu gruba müdahalede bulunuyor.O polisin göstericilere müdahalesine bu feminist hareket üyeleri ıslıklarla protesto mahiyetin de karşılık veriyor ama tam da bu sırada ezan okunmaya başlıyor!
İşte tam bu nokta da da şu sosyal medya da sakız edilen videolar devreye giriyor ve sırf bir yerel seçim öncesi güya çok iyi bir malzeme bulmuşçasına bunu siyasi bir hesaplaşma mantığı ile sosyal medya araçları ile toplumu germek için kullanmaya başlıyor. Nitekim, bir gün sonra da bakıyorsunuz kafasında takke,makke,cuppe, şalvarlı zil zurna grubu da güya o feministlere nispet edercesine sokaklara çıkıp , "ezana uzanan eller kırılsın" diye slogan atıyorlar! Onlara da polis müdahale ediyor ve dağılıyorlar birer çil yavrusu gibi..
Bunların tümü birer oyun! Bunları o feminist hareketine katılan hakkaten hakkı yenmiş haklı kadınlar da biliyor, o başında sarıkla marıkla sokaklara çıkan tipler de biliyorlar. Ama bunlar, bu ülke de "birlik ve dirlik" denmesinden hoşlanmayan, sırf kendi çanaklarında ne olup olmadığına bakıp öyle hareket eden belli gruplar ve onlar, belki de kendilerine verilen görevi öyle ya da böyle yerine getirme gayretindeler ama tüm bunları görüpte işin gerçeği ne diye bakmadan tüm bu sosyal medya araçlarına yorum yapıp, paylaşan salaklara ne demeli? Şu akıllı telefonlar, milletin aklını başından alıyor! Benim görebildiğim sadece bu, kalın sağlıcakla! Heey patron, sende kal sağlıcakla!