Müphem mefhumlar (11/15)
A- Büyü nedir? Nasıl yapılır?
Büyü(sihir), birtakım doğaüstü güçler, gizemsel sözler, kutsal sayılan nesneler(tabular) aracılığıyla insanlartı, doğayı ve doğa yasalarını etkilemek için, büyücülerce yapılan(belli kurallara uyularak ve belli uygulamalara dayanılarak) verimsiz boş eylem ve işlerdir.(Orhan Acıpayamlı, T.D.K. Halkbilimleri sözlüğü)
Arapça da sihir olarak bilinen bu kelime sebebi gizli ve dakik olan şeydir. Şeriat örfünde sebebi olan ve hakikate aykırı kabul edilen her şeye sihir denilir. (sahih-i Buhari Tecrid-i sarih tercüme ve şerhi.
Boş bir inan (Hayat küçük ans. 1968) olarak da kabul edilen büyünün tarihi insanlık tarihi kadar eskidir ve büyü, iyilikleri veya kötülükleri bazı kimselerin üzerine yönelterek onlara fayda sağlayabilmek veya zarar verebilmek için yapılır.
Kısaca belirttiğimiz bu amaçları biraz daha açacak olursak:
I- İki veya daha çok kişiyi birbirinden ayırmak, kadını kocasından veya erkeği karısından, anayı oğlundan, kardeşi kardeşinden soğutmak için…
II-İki veya daha çok kişiyi birbirine sevdirme yada daha ileri gidilerek şahıslardan birinin iradesinin yok edilecek bir şekilde diğerine tabi kılmak için yapılan büyüler.(Türk ans.)
Bu konuda örnek olması dolayısıyla aşağıda bir tılsım örneği sunacağız. Çünkü tılsım çoğu kez büyüyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.
Yukarıda söz konusu her iki tür büyüye de örnek olması bakımından “Gizli İlimler Hazinesi” adlı kitaptaki örneği aynen alıyoruz:( Mustafa İloğlu, Gizli İlimler Hazinesi C.4 sh.217)
Muhabbet için bir tılsım yapmak gerekirse evvela talibin sonra esma veya ayetten neyi seçmişsen onu, üçüncü olarak matlubun ismini ,dördüncü olarak tılsım hangi gün yapılacaksa o günün ismini beşinci olarak o günün hayır işlerde ulvi meleğinin şer işlerdeki ulvi meleğinin ismini, altıncı olarak saatini yazarsın.Bütün bunlar tek tek harflerle ve maksat da belirtilerek aynı kağıda yazılır. Tılsımı yaptığımız gün haftanın kaçıncı günüyse bir tarafa o kadar çizgi çizeriz.Tılsım yapmak istediğimiz harfler kaç adetse satır sayısına böleriz. Sonra 1. şekilde olduğu gibi her satıra düşen harfleri yazarız. Ardından da harfleri rakama çevirerek yazarız.(2.şekil) 1-9 arası rakamlar satırın üstüne, 10-90 arası rakamların ayakları satıra değecek ve 100-1000 arası rakamlarınsa yarısı satırın üstüne yarısı altına gelecek şekilde yazarız.
Hayır için yapılan tılsımda satırlar sağdan sola, şer için yapılanda ise soldan sağa doğru yazılır.(çizilir)
Bu örneğin açık şekli şudur:
Talip: Zeliha
Seçilen esma: Vedud Rahim
Matlup: Yusuf
Gün : Cuma
Saat : Zühre
Cuma gününün ulvi meleği : Ayniyail
İsteğimiz : li celbi’l- muhabbet
III- İnsanın bazı kabiliyet ve kuvvetlerini felce uğratmak için yapılan büyü ki bu tür büyüye “bağlanma “ adı verilir.
Bununda çeşitleri vardır: Erkeğin tenasüli kudretini felce uğratmak, dilini bağlamak yani konuşma kabiliyetini yok etmek, uykusunu bağlamak(Türk Ans. Büyü md.),vahşi hayvanların ve haşaratların verebilecekleri zarardan dolayı ağızlarını bağlamak gibi. Kısaca ; bir insana yahut bir hayvana kötülük etmek, zarar vermek, onu hasta etmek, sakatlamak ve hatta öldürmek maksadıyla yapılan büyülerdir.
Büyünün halk arasında yaygın çeşitli uygulama ve bağlama şekillerini Türk Ansiklopedisinden maddeler halinde aktaralım:
1. Mahkeme kararını lehine çevirmek isteyen sanık hakim karşısına çıkarken, parmağına ölmüş bir kimsenin nişan yüüğünü takar.
2. Kadınlar kocalarının huşunet (sertlik,kabalık) ve ilgisizliklerini gidermek , kendilerine sevgi ve sadakat sağlamak için deniz kenarından toplanmış 41 çakılın her birinin üzerine bir “ya sin” okur ve mangala gömerler.
3. Yarasanın boyun kemiğinden kime bakılırsa o, bakan insana bağlanır.
4. Kadının kesilmiş tırnağı ateşte yakılıp, bibere karıştırılarsk haberi olmaksızın kocasına yedirilirse, kocası ona sadık olur.
5. Sert kocalarını yumuşatmak ve kendilerine ısındırmak için kadınlar bir muşambaya üç “la ilahe illallah” ve dört “Muhammed” yada çürüyünceye kadar bu işlem devam eder.
6. Bir kağıt üzerine bir büyü formülü yazıp mezartaşı altına gömmek suretiyle niyet edilen kimsenin dili bağlanmış olur.
7. Kara saplı bir bıçak üzerine “ elem neşrah leke sadrek” suresini yazıp gömmek,ayrıca belli bir tılsım formulünü iki kağıda niyet edilen kimsenin adıyla birlikte yazıp, birini taş altına ötekini ocağa gömmek suretiyle istenen kimsenin uykusu bağlanır.
8. nikah kıyılırkenniyet edip bir kilidi kilitlemek veya bir atın kazığını kakmak; yumurtanın içi akıtılıp kabuğun açık ağzına mum dökmek, üzerine muayyen yazılar yazıp mezara gömmek suretiyle niyet edilen erkeğin tenasül kabiliyeti felce uğratılır. Bu tür bağlama işleminin benzeri fransada caridir. Ayrıca ; nikah töreni sırasında bir kazığı yere kakmak ya da çiftler tam yüzüğü parmaklarına takarlarken bir ipe üç düğüm atmak suretiyle de erkeğin cinsel kuvveti bağlanır.(A.g.e.)
IV- Bütün bu yapılan büyüleri etkisiz hale getirmek veya tersine çevirmek de büyünün bie başka çeşidini oluşturur. Sıraladığımız ilk üç tür büyüye ‘kara’ büyü denmesine karşın bu son tür büyüye ‘alk’ büyü adı verilir.Herhangi bir kötülüğe karşı korunmak, aleyhine yapılmış bir büyüyü bozmak, kötü gözün etkisinde kalmamak(nazardan sakınmak) veya nazarıniptali için yapılan “muska”, “hamayl” ve çeşitli büyüsel işlemleri biz büyünün bu yararlı sınıfına sokabiliriz.
Levy-Brunl’ın da dediği gibi “erkek ve kadınların süs olarak kullandıkları bütün eşyalar ilkin muskaydı “ beklide (O. Hançerlioğlu, A.g.e. Muska) günümüzde aydın çevrelerde de yaygın olan bir eşyayı “fetiş “ edinme, uğur getirmesi ve kötülüklerden koruması ümidiyle “nazarlık” veya “Meryem ananın eli”nden üzerine takmak yadırganmayan moda olmuş adetlerdendir.
Nazarlık olarak kullanılan nesnelerin sayısı oldukça fazla olmasına karşın dünyanın birçok yerinde nazarlık olarak kullanılan nesneler birbirine benzerler. En çok kullanılan eşyalar şunlardır: Mavi boncuk,at nalı, sarımsak, yumurta kabuğu, kuru diken, çocuk papucu, “maşallah” ve “Ya Hafız” gibi yazılar, akik , kurt dişi, tosbağa gözeği, deniz kabukları, çakıl taşları, mercan, çörekotu, hurma çekirdeği,pavurya dişi vb. dir.(A.g.e. Nazarlık)
Eskiden medreselerimizde uğur getirmesi maksadıyla çocukların eğitimine “ebced”le başlanırdı. Bu uygulamada Hz. Ali’ye nisbet edilen şu sözün etkin olduğu kesindir: “ebced öğreniniz, çünkü onda türlü esrar ve acaip sırlar vardır.” (G:İ:Hazinesi C.4 sh.69)
Ebcedin sihirle büyük ölçüde ilgisi vardır. Ebcedle büyü de yapılır ve bu büyüye Araplarca Cifiradı verilir. Cifirlerde kullanılan cetveller ve bu cetvellerle oluşan vefkler, muskalarda da çok sık kullanılırlar.
Ebced ; “her tarafı bir sayıyı karşılayan sekiz ( arap veya İbrani kaynaklı) sözcükten kurulu, biyüsel işlemlerde kullanılan hesap dizgesi”(O.Hançerlioğlu , A.g.e. ebced) olarak tanımlanmakta.
Bu sözcükler ve değerleri şöyledir:
E b c e d …………… 1.2.3.4.
H e v v e z………….5.6.7.
H u t t i……………..8.9.10.
K e l e m e n………..20.30.40.50.
S a ‘ f e s……………60.70.80.90.
K a r a ş e t………….100.200.300.400
S a h h a z…………...500.600.700
D a z ı k l e n………..800.900.1000
İlk altı kelimesinin Araplarca altı şeytanın adı olduğuna inanılan ebcedle, çeşitli şairler birçok önemli olay için tarih düşmüşlerdir.
Ebcedin bu özelliklerini de dikkate alırsak, aşağıdaki ak büyü örneklerini daha iyi anlayabiliriz......
Büyüden korunmanın daha bir çok yolları vardır. Bunların başında yapılan işi, hazırlanan tılsımı bozmak gelir. Bu da kilitlenen kilidi açmak, kazığı çıkartmak, gömülü tılsımı gömülü olduğu yerden çıkarmak (Türk. Ans.)
Üzerinde mukaddes kitaplardan parçalar, muayyen bazı dualar ve yazı formülleri bulunan çeşitli tılsımlarla, tuz ve darı taneleri de büyüden korunmada çok kullanılırlar.
Bir de büyü çeşidine göre yapılan büyü bozma işlemleri vardır. Örneğin: nikah sırasında yapılmış bir büyüye karşı, iki yumurta soyulup haşlandıktan sonra ve üzerine çeşitli yazılar yazıldıktan sonra, yumurtaların biri erkeğe diğeri de kadına yedirilir. Veya bir baltanın demir kısmına yine muayyen yazılar yazıp, baltayı ocağa gömmek ve demir kızınca alıp boş bir dolapta üzerine su dökmek yahutta büyülünün değirmen dolabı veya çarkından sıçrayan su ile yıkanması gibi işlemler de aynı sonucu verir. Ancak bütün bu işlemler yapılırken zeytin çekirdeği, vücuttan kopmuş kıllar, leylek pisliği, zırnık, iğde çekirdeği gibi bazı nesnelerin yakılmasıyla meydana gelecek tütsüyle tütsülemek de çok yararlı olur(Türk ans. Büyü)
Yine halk arasında çok yaygın olan “nazar” a ilişkin Ortaköy çevresindeki bazı uygulamalardan birkaç örnek sunalım( Mahmut Ütük, Ortaköy ve çevresinde halk inançları,basılmamış tez lis.)
Nazardan korunmak için : Ortaköy çevresinde “çakal gözlü”lerin nazara en büyük neden kabul edilmeleri dolayısıyla , kişi kendisine “kem göz”le bakıldığını fark ettiği an “tüh çakal gözüne” deyip hemen ardından Ayetel kürsi’yi okumalıdır. Çakal adamlar genellikle gök gözlü olurlar. Hevesle baktıkları insan (genellikle güzel çocuklar) hayvan veya ev, araba vb. ihtiyaç maddelerini anında nazar ederler.
İkinci ve daha sürekli olan korunma şekli muska taşımaktır.
Nazardan korunması istenen , çok meyva veren bir ağaçsa, bu tür ağaçların dallarına ölmüş bir hayvanın kafatası veya içi su dolu bir şişe asılır.
Eğer, bol ürün veren bir tarlaysa , bu tarlanın herhangi bir yarine kuluçkaya yatırılmış fakat içinden henüz civciv çıkmamış bir yumurta gömülür. Yahut da etkin tarlasının içine bir iğde dalı dikilir.
Hayvanların nazardan korunmaları için muska takılabildiği gibi,boyunlarına at nalı, koyun dışkılığı gibi nesneler de asılabilir.ayrıca hayvanın sütü içerisine ateşte kızdırılmış bir at nalı atılır. Nal sütün içerisinde sesler çıkartarak soğur. O hayvana da artık nazar değmez.
Traktör , ev, tezgah, vb. eşyalara kaplumbağa yavrusunun kemiği asılır.
Bu kemik veya yukarıda sözkonusu her tür nazarlık, meraklı bakışları ve dikkatleri üzerine çekerek nazarı önlerler.
Kişi ye kendini nazardan koruyamadığı için nazar değmişse, o kişiye “tuz çevrilir” tuz çevirme şöyle yapılır:
Yedi tuz tanesi, üç “ihlas” ve bir “fatiha” okunarak nazar değmiş kişinin başı üzerinde çevrilir. Eğer tuzlar çatırdayarak yanıyorsa bu, o kişiye gerçekten nazar değdiğinin kesin delilidir ve bu yanmayla o kişinin nazardan kurtulduğuna inanılır.(A.g.tez)buna benzer bir tedavi şeklide “za” denen maddeyle yapılanıdır. Yukarıda tuzla yapılan işlem, aynen za ile yapılır. Za ateşte kaynayarak bir şekil alır ateşten çıkarılıp eritildikten sonra bir kısmı hastaya içirilir. Kalan kısmıyla da hasta yağlanır ve işlem sonunda iyileşir.
Ortaköy çevresinde nazar değmiş hastaya sidik içirildiğine de şahit olmaktayız.(A.g.tez)
Bütün bunlarla sonuç alınamazsa bu defa kurşun eritilerek toprağa dökülür.bu kurşunun aldığı şekil, çevrede çakallığıyla tanınan hangi kişiye benziyorsa o kişinin nazarı değmiştir denir. Bu kişinin elbisesinden veya eski elbiselerinden bir parça alınır . yolda bıraktığı ayak izinden de toprak alınır. Elbiseden alınan bez yakılarak dumanı hastanın burnuna verilir. Ayak izinden alınan toprak ise suda özenerek hastaya içirilir. Böylece işlem tamamlanmış ve hasta iyileşmiş olur.
Ortaköy ve çevresindeki nazarla ilgili bu inanç ve adetler çok az bir farkla yurdumuzun diğer bölgelerinde, hatta bir kısım kuzey Afrika ülkesinde de caridir.(westenmork, kötü göz)
Yurdumuzun genelinde uygulanan “kurşun dökme” şu şekilde olur:
Kurşun dökücüler hep ihtiyar kadınlardır. Annesi nazar değmiş çocuğunu kurşun dökücüye götürür.birlikte çocuğun üzerinde bir örtü örterler.kurşun dökücü kadın bir kalbur alır bunun içine tuz,soğan,bıçak,anahtar, üzerine iğne batırdığı bir ekmek ve bir de ayna koyar. Bütün bunların ortasına da bir tas su koyar. Ardından saplı bir tasta erittiği kurşun ve yağı, çocuğun başı üzerinde tuttuğu kalburdaki su dolu tasa boşaltır.bunu üç defa tekrarlar. Bir kerede sokak kapısının eşiğine kurşun döker. Sonra kalburun içindeki bıçakla bu kurşunu saç şeklinde keser ve keserken de “altmış yetmiş, çıkmış gitmiş” sözünü tekrarlar.bu sudan çocuğun yüzüne serper anahtarı da başından çevirir. Tuz ve soğanla çocuğun vücudunu baştan aşağıya sıvar. Aynayı alıp çocuğa aynada kendini gösterir. Bu ayna evde üç gün yüzüstü tutulur ve bu üç gün süresince o aynaya kimse bakmaz.tasta kalmış suyu alıp üçyol ağzına döker ve hiç arkaya bakmadan dönerler.(E.B.Şapolyo, Halk ninnileri sh. 34)
Bundan başka ve sıkça rastlanan yöntem, çocuğu “tütsüleme” törenide şu şekilde yapılır: nazar değen çocuğu bir mangalın başına oturturlar.çocuğun annesi üç veya yedi tutam tuz ve üç beş tanede üzerlik alıp bunları birbirine karıştırır. Bu karışımı çocuğun başında üç defa çevirir, bu sırada oda da bulunanlar bu karışıma “tü” derler ve ardndan da “ göz edenin gözü çıksın “ diye eklerler. Sonra bu tuz ve üzerlik karışımı mangala atılır. Tuz ve üzerlik mangalda dumanlar çıkarark yanarken çocuk da nazardan kurtulmuş olur.
Kültürümüze böylesine yerleşmiş bir mefhumu büyüden ayırmanın mümkün olmayışı nedeniyle “büyü” konusu içinde işledik. Batıl itikadlar üzerine araştırma yapan müsteşrik westenmork,nazar hakkında şöyle diyor: “İslam aleminde kadınların kapalı tutulmasının ve pek yaygın bir adet olan yüzlerini örtme kaidesinin sebeplerinden biri de, yalnız erkeğin kıskançlığı olmayıp fena gözün bu sevimli mahluklara değmesi korkusundandır.” (Halkbilim terimleri sözlüğü T.D:K.)
Biz her ne kadar büyüyü çeşitledikse de bu çeşitleme bir ana çeşitlemedir. Büyünün değişik adlarda birçok daha çeşidi vardır.bunlar özellikleri itibarıyle yukarıda sıraladığımız dört ana gruptan herhangi birine dahildirler.
Bunlardan bazıları şunlardır: ayniyet büyüsü, öykünüm sel(taklidi) büyü koruyucu büyü, efijik(görüntüsel) büyü, sari(bulaşkan)büyü, sempatik büyü vb. (westenmork,kötü göz sh.6)
evimden bicak alındı ve o alan kişi 1yil sonra geri getirdi ne yapti bilmiyorum