Bir önceki yazının devamı olarak
Folklorumüzdeki müphem mefhumlar (14/15)
FAL VE FALCILIK
İSTİHARE
3- A – Fal ve Falcılık
Fal (bakı) : Uzak bir yerde yada gelecekte oluşacak olayları önceden saptayarak gerekli önlemleri almak amacıyla, yetenekli yada yeteneksiz kişi ve toplulukların büyüsel, dinsel, simgesel eylemlerden yararlanarak, kökenleri tarihin kökenlerine dayanan sözde haber verme işi (Orhan Acıpayamlı T.D.K Halk bilimleri sözlüğü 1978 Ankara)
Tarihin her döneminde, özellikle savaş, kıtlık gibi halkı sıkıntıya sokan durumlarda çok sık rastlanan falın tarihide büyücülük gibi çok eskidir.Cahiliye devri Arabistan’ın da çok meşhur falcılardan söz edilmekte. Örneğin tek kol ve tek ayaklı ve de tek gözlü falcı şık İran’lılar arasında da çok meşhurdur. Ayrıca satihki bununda başında başka vucudunun bütün organları “hilkat garibesi” şeklindedir. Beni Zib kabilesinden meşhur bir falcıdır.(Sahihi Buhari Muhtaşarı tercüme ve şerhi. C.6. sh.543 1982 Ankara) falcıya gelecekten haber veren anlamındaki “kahin” de denilmektedir. Kuranı Kerim de fal kelime olarak geçmez. Fakat bu kelimeyide kapsayan tiyara kelimesi geçer. Tiyara, kuşlardan çıkarılan fallar anlamına gelir. Putperestlikleriyle ilişkili olduğundan dolayıdır ki peygamberimizce kötü sayılmıştır.
İslam kültüründe falın iyi ve kötü olarak kabul edilişine dair örneklere rastlamak mümkündür. Bunun en önemli nedeni fal kelimesine verilen birbirine zıt anlamlardır. Fal gaibten haber verme yahut gelecekteki olaylara işaret olarak kullanılmışsa da, bunun tam aksi manada da kullanılmıştır.(isl. Ans. Fal. Md.) ikinci olarak “yem tutma ve uğur dileme” anlamında da kullanılan fal islamda fal-i hayı adı verilerek, bu tür fal meşru görülmüştür. Gaybın sadce Allah tarafından bilineceğine dair hükümler açık olduğu için falın kehanete yönelik şekli İslam dinince yasaklanmıştır. Bir falın bu yasak şekline “tiyara” meşru şekline de “fal-i hayr” dersek konu daha iyi anlaşılmış olur. Batı ülkelerinde ve Türkiye de falın bu hayırlı anlamı daha yaygınken, Suriye çölü ve Mısır da Tiyara olarak adlandırılan kötü yönü etkindir.
Önceleri gelecekteki olaylara işaret anlamıyla sınırlı olan fal daha sonraları yukarıda verdiğimiz tarife uygun olarak bu işaretleri bazı suni usullerle araştırmak anlamı kazanmıştır. Böylece sonraki mütefekkirler fal ve Kur’a yı eş anlamlı, tiyarayı ise fal vb. içine alan daha geniş bir terim olarak kabul etmişlerdir. Yine Müslümanlar arasında çok yaygın ve kendisine hadislerde de kaynak bulan istiharede, bir nevi faldır denebilir. İstihare bölümünde de göreceğimiz, Şiiler arasında da yaygın olan istiharetül benadık ( yuvarlaklarla istihare ) Kur’a nın aynıdır ve bu da caviliye devrindeki fal oklarını andırır.
Günümüzde hemen her gazatede bir “fal” sütunu bulunması falın halk arasında revaçta olduğunu gösterir. Batı ülkelerinde de durumun buradan farksız olduğu, yabancı basından görmek mümkündür. Hatta öyle ki bu konuda özel dergiler çıkakta ve astronomi bilimi içinde astroloji adıyla bir branş doğmuş durumdadır. Genellikle dindar çevreler bu yayınlara rağbet etmemekte yalnız buna karşılık, en dindar müdlümanlar bile K.Kerimi açıp 7sh. Gerisini çevirip dikkatini ilk çeken ayeti okumayı tavsiye ederler. Hatta falcı veya cincilere kitap açtırırlar. Bu konuda en çok kullanılan kitaplar iran da hafız divani Türkiye de ahmediye , Muhammaediye, enverul,aşıkın vb. dır.
Aydınlar arasın da fala inananların sayısı az değilidir.daha çok sıkıntıdaki kişilerin fala rağbet ettiklerini bilen falcılar bu durumu çok iyi kullanır ve ümit verici müjdeleyici çeşitli bahanelerle kendisine gelenleri psikolojik bir rahatlığa kavuştururlar.”sakın fala inanmayın ama falsızda kalmayın “ şarkılarımız da geçen bir sözdür ve fal konusunda ki tutumumuzu çok iyi ifade eder. Falcıların cennete giremeyeceklerinden bahseden hadislerede rastlanır(ibn.Hanbel 111.14). (ansiklopedik büyük İslam ilmihali 1979 dergah yay.)
Falın yukarıda söz konusu edilen ümitlendirici, rahtlık verici iyi yönlerinin yanı sıra , imgelemi dar sınırlar içine sıkıştırıp az sayıda seçenekten birini tercih etme zorunluluğu gibi kötü yönü ağır basar. İşte bu yönüyledir ki halk arasında Kur’a da bir çeşit fal sayılmıştır. Çünkü Abası halifesi El-ma’mun zamanında çıkan bir fal çeşidi (Kur-a el Ma-muniye) bu statünün dışında olduğu için fal sayılmamıştır. Kur’a tü-l Mülük da denilen ve daha ziyade eğlenceli ve zararsız bir oyun olarak kabul edilen bu Kur’a şu şekilde yapılmakta idi ; İnsanın günlük hayatından alınan ve ayrı ayrı daireler içinde yazılan sorularla başlar bu sorular arasından niyet edilen bir tanesi seçilir. Fakat falı bir hükümdar ağzından manzum olarak dinlemeden önce, burçlar ve talih kuşlarını gösteren ve şehirlerde sona eren resimleri takip etmek gerekmektedir. Topluca yapılan bu oyun, falın okunmasıyla sona erer.(İsl. Ans. Kur’a md.)
Tarihte önemli kişilerin, bazen devlet başkanlarının özel falcıları bulunurdu. Osmanlı padişahlarından bir kısmının cinci hoca adıyla bilinen falcıları olduğu, bu falcıların padişaha devlet işlerinde ve kişisel sorunlarında yardımcı oldukları bilinmektedir. Falcılığı simya bilimi ve hekimlikle karıştıran meşhur astrolog Bilgin Michael Scot II. Frederiçhin john dundee, I. Elizabeth’in en güvenilir danışmanları olmuşlardır.
Falın bir diğer özelliğide, bir takım sezgi ve göreneklere uygulanarak, bununlakişilerin karakterinin ve istikbalinin söylenebilmesidir.
Milattan 4000 yıl öncesi Babil, Mısır ve Çin uygarlıklarından başlayan Astroloji ve numoroloji (sayı falı) buraları gezen Pythagoras gibi yunan düşünürleri tarafından Yunanistan’a ve Roma’ya iletilmiştir. Ve zamanla fal öyle aktüel olmuşki Yunanlılarda ve bazı diğer ülkelerde halkın önemli soruları sormaya gittiği kutsal yerler ( Oraculum, kehanet yeri) dolup taşıyormuş. Daha sonra Avrupa’da falcılık, dinin ve hekimliğin tamamlayıcı bir unsuru olarak rahiplerin tekeline geçmiştir.(türk ans.fal ve falcılık md.)
Günümüzde falcılık, medeni ülkelerin çoğunda kanunla yasaklanmıştır. Bizde de “ Tekke ve zaviyelerin seddini ve türbedarlıklarla bir takım ünvanların men ve ilgasına dair” maddeyle falcılıkta yasaklanmıştır. Zaten İslam dinide yukarıda da söylediğimiz gibi, bazı işaretleri iyiye yormanın dışında fal ve falcılığı yasaklamıştır.
Falcılığın bir çok çeşidi vardır: iskambil falı, kahve falı, çay falı, ayna falı, balık falı, çakıltaşı falı, çenin zarı falı, kemik falı, rüya falı, kafatası falı(frenoloji) , yüz falı (fizyogınomi), sayı falı (nümeroloji), yazıdan karakter ve gelecek okuma (grafoloji), el falı (kromansi), seyahat falı, un falı, yaprak falı, zehir falı, inci falı, fare falı, kuş falı, defne dalı falı, bal mumu falı ve hatta eski Yunanistan da kurbağanın bağırsaklarına bakılarak yapılan(bir falda vardır ki buna haruspikasyon adı verilir) gibi sayıları oldukça çok fal çeşidi görmekteyiz.
B- İstihare:
Sözlüklerde, yapılacak bir işin hayırlı olup olmadığı veya iki işten hangisinin yapılması gerektiği konusunda bir kanaate ulaşmak için yapılan işleme istihare denir. Ehli sünnet inancındaki ve yaygın olan şekli, yatsı namazından sonra kılınan iki rekat namaz ve ardından yapılan kendine has duadan ibarettir.
Namaz ve duanın ardından abdestli olarak yatılır. Ertesi sabah, gece görülen rüya yorumlanır. Bu yoruma göre girişilecek iş ya hayırlı ya hayırsızdır ki bu durumda ya o işe girişilir veya ondan vazgeçilir. Ancak hayırlı işlerde istihare yapılsa da bu o işi yapıp yapmama konusundaki tercih için değildir, ne zaman yapılacağı konusundadır. Örneğin: hacca gidecek bir şahıs, hacca gitmenin kenidisi için hayırlı olup olmadığı konusunda istihare yapmaz, şimdimi gitmem daha hayırlı olur yoksa daha sonramı diye istihareye yatar. Bu şekilde her iş için istihare edilir.(istihare bir çeşit dua olduğu ve yine işlem olarak yatmak ve uyumakla ilgili bulunduğu için “istihare etmek” veya “istihare yatmak” gibi birbirinden farklı iki ifade kullanmaktayız.) geleneksel olarak çok yaygın bir adet olan istihare istihareye yatmak biçiminde kullanılır. Hatta istihare namazı “memdup namazlardandır” denilir. (ansiklopedik büyük İslam ilmihali, istihare)
İstiharenin kaynağı “istihare eden kimse hüsran görmez, istihare eden pişman olmaz ( isl. Ans. Buraya kadar), iktisata riayet eden kimsede yoksulluğa düşmez.”(Sahihi Buhari muhtasarı tecridi sarih tercüme ve şerhi C.4 sh.135) mealindeki hadistir.
İstihare namazının ardından mealen şu dua okunur: “Allahım, senin ilmine göre hayır ne ise onu diliyor kudretinden güç istiyor, Senin büyük keremini diliyorum. Zira Sen Kadirsin, ben Kadir değilim, Sen bilirsin ben bilmem, Sen gizlileri bilensin. Allahım, bu işin benim dinim,geleceğim, sonum şimdim için hayırlı olduğu biliyorsan bunu bana takdir eyle. Böyle değilde, bu işin benim dinim geleceğim,şimdim, sonum için kötü olduğunu biliyorsan bunu benden onuda benden çevir, hayır nerde ise bana onu nasip et beni onunla memnun et.” (Buhari, Tehecüt B.25)
İşte, falın kötü ve yasak oluşuna karşılık islamda fal-i hayır diyebileceğimiz istihare kabul edilmiş ve hatta öğülmüş öğütlenmiştir. İstihare sonrası yapılan işten insan gerçekten mahrumiyet duymaz. Çünkü, zaten o fiilin neticesini kişi önceden Allah’ın takdirine bırakmıştı. İslam geleneğinde çekilen eziyet ve cefadan dolayı sevap kazanılamayacağı inancınıda biz bu teslimiyete bağlayabiliriz.( bu konuda bakınız “ibtila” Riyazüz Salihinden) çünkü, istihare sonrası yapılan fiilden dolayı gelecek acılar sevap getirir, halbuki istiharesiz gelen aynı sonuç acı vermesine rağmen sevap getirmez.(İslm. Ans. İstihare md.) boş yere sıkıntı çekilmiş olur.
Kader inancının getirdiği rahatlığın daha fazlası istihare ile kazanılır. Bununda en büyük nedeni kadere müdahale yapmak söz konusu olmazken, istiharede yapılan bir iş ve bir hayır temennisinin var olmasıdır. Allah kullarının dualarını geri çevirmeyeceğine, kulu için hayırı dileyeceğine göre, başa gelen dert o kişi için en hayırlı olanıdır denir. Bu durumda söylenen sölerden birkaçını zikredelim: “küçük musibetler büyük belaları def eder.”, “ her işte bir hayır vardır.” Sözleri istihare sonrası işler için güzel birer teslimiyet örneğidir. Bu öyle bir teslimiyettir ki hoşumuza gitmese de biz ondan müsterih oluruz.
Şiilerde (özellikle imamiye) çok yaygın olan istiharenin çok sayıda çeşiti vardır; bunlardan bazıları şunlardır :
1. Yazılı kağıtlarla istihare (istiharetü’zatirika)
2. Yuvarlaklarla istihare (istiharetü bil benadık)
3. Tesbihle istihare ( istihare-i musabbaha)
4. Kuran-ı kerimle istihare ( istihare bil kuran’il Mecit)
5. Dua ile istihare (istihare bi’d-dua)
6. danışma yolu ile istihare (istihare bil muşavere)
Şiilerde istihare için ayrıca vakitler tayin edildiğine de şahit olmaktayız.( Türk. Ans. İstihare md.)
İslam kaynakları istiharenin tüm İslam tarihi boyumca uygulandığını göstermektedir.
Birçokları İslam ordularının zaferden zafere koşmasını, komutanların savaş öncesi istiharelerine bağlarlar. Muaviyenin Yezit’i halef bırakırken istiharede bulunduğu söylendiği gibi, Halife Süleymanın istiharesi olumsuz çıkınca, oğlu eyüp lehine tanzim edilmiş veliahtlık vasiyetnamesini yırttığı söylenir.(İsl. Ans. İstihare md.) Aynı şekilde Me’mun da Abdullah İbni Tahiri tayin etmeden önce bir ay süreyle istihareye yatmıştır.
İstihare, “Binbir gece masalları” n da geçtiği gibi bir kızın hayırlı bir nasip ve mutlu bir yuva kurmasının ilhamı için dahi yapılır. Ayrıca bir çocuğa isim vermede, dini bir tartışmanın tatlıya bağlanmasın da, bir eserin yayınlanması ve hatta bir eserden yararlanıp yararlanmamasının padişah tarafından tespitinde istihare yapıldığına şahit olmaktayız.
Ancak hemen her ibadet gibi istiharede üzerine yapılan çeşitli süslemelerle günümüzde sadeliğini kaybetmiştir.(A.G.E) hatta öyle olmuş ki Kuranı Kerim, Hafiz Divan, Ahmediye, Muhammediye ve Mevlananın mesnevisi falda olduğu gibi istiharede de kullanılmıştır ve hala kullanılmaktadır.
Fal-i hayrın istihareye paralel oluşu, istihareninde bir fal çeşidi olduğunu, fakat falın aksine iyi bir adet olduğunu gösterir.
Yazının devamı için tıklayınız
sakibey bey ben arkadaşlarimdan duydugum bir kaynak var . soganin içini oyup bir tilsim varmiş onu oyulan yere koyup kavuruluyormuş ve külü gömülüyormuş. sevdiğinle barişiyormussun. gerçeklik payi varmi acaba ? bu arada bizi bazi konularda bilgilendirdiğiniz içinde teşekkür ederim. cevaplarsaniz seveinirim.