M. Kemal AYÇİÇEK – Mart 2018 -
Artvin/Şavşat
Oğlunuz da olsa günümüz de birlikte bir etkinlik yapmak isterseniz bunu önceden ona bildirmelisiniz ki planları suya düşmesin! Bizim zamansız ziyaretimiz, oğlumuzun arkadaşları Abdullah, Mehmet ve Onur’la paylaşacağı bir geziyi neredeyse sekteye uğratıyordu ama yine onun bize bunu yansıtması ile Şavşat Karagöl’ün yolunu tutmamızı sağladı. Hem böylece de anne ve babası olarak oğlumuzu aynı arkadaşları ile orada da buluşturmuş olduk!
Bir gün öncesinde Ardahan’ın Çıldır ve Aktaş göllerindeydik, o göllerden Çıldır gölü, buzla kaplı iken Aktaş gölünde buz yoktu. Ama Şavşat’ın Karagöl’üne geldiğimiz de Karagöl’ün aslında bembeyaz olduğuna yanı buzlu haline denk geldik. Göllerin buzu bizi pek ilgilendirmiyor. Gezilerin, en güzel şeklini ve zamanını belirleme ya da Programlama gibi bir alışkanlığım hiç olmadı hem zaten öylesi gezilere gezi de denmez. Bana göre o “Tur” denilen kavrama giriyor. Gezi, önü açık, ne zaman nerede olacağının kaderindeki yeri ile örtüştüğü andır. Balıkçıların “rast gele ”si gibi kısaca!
Ulaşılabilirliği ne kadar zorlu ise varılan yerin doğallığı da o kadar tabi, doğal olabiliyor. Kimilerinin “yollar çok kötü, 4x4’le gidin”, “piknik yapılmasa daha iyi olurdu”, “Giriş ücreti pahalı”, “Çevre kirliliği var” gibi yorumlarına bakmayın, bir yere siz gidiyorsunuz ve o gidilen yere gösterdiğiniz saygı, çevrenize ve doğaya olan samimi bakışınız, o çevreyi kirletir ya da temiz olarak kalmasını sağlar. Neyse, nasihatler gibi oldu bu kısım ama sırf Şavşat Karagöl ile ilgili 83 tane yorum okudum bu yazıya başlamadan, belki onun etkisi ile bunları yazma gereği duydum, sadede geleyim!
Ardahan’da yine mükemmel bir gün, hava gayet açık, güneş ama serinlik var. Ne de olsa ilkbahar! Bir gece önce kar ve tipi yediğimiz o yolları bu kez geri dönüyoruz ve sanki o önceki geceki kar ve nede fırtına bu yolda yokmuşçasına tam gezme havası. Yollar, çok güzel, çevre manzaraları harika. Şavşat Karagöl’ün yeryüzündeki değerini belki de Artvinliler başta olmak üzere Karadenizlilerden de daha iyi Ardahanlılar bilir. Çünkü Karagöl’ün en baştaki müdavimleri, kesinlikle Ardahan, Kars ve Erzurum’dan gelenler oluyor. Nereden çıkarıyorum bunu, Karagöl’de hem de mart ortasında gördüğüm araç plakalarından tabi ki de. Ardahan’la Şavşat Karagöl arası Elli iki kilometre, yani bir saatlik yol o da ne yol! Gezi de amaç ne, manzara, ferahlık, dinginlik ve ruh sağlığının önemi değil mi? İşte burası tam da o güzergâh!
Neden Şavşat Karagöl’ün kıymetini Artvinlilerden daha çok Ardahanlılar bilir dedim anlamışsınızdır sanırım, Şavşat Karagöl’ün Artvin’e uzaklığı 85 kilometre, oysa Ardahan’a 52 kilometre, yani ulaşım açısından Ardahanlılar, Artvinlilerden daha kısa zaman da Şavşat Karagöl’e ulaşabiliyor. Yoksa Artvin’in her tarafı birer Karagöl zaten. Evet Artvin’de iki tane Karagöl var, biri Borçka Karagöl bir diğeri de Şavşat Karagöl ama bunların yanı sıra şimdi Deriner Barajı gölü, Muratlı Barajı gölü ve Borçka Barajı gölü diğer ayrı Karagöller! Hele Yusufeli Baraj gölü de barajın yapılması ile faaliyete geçince sadece Türkiye’den değil tüm Dünya’dan insanların gelmek için can atacağı yerlerin başında Artvin olursa kimse şaşırmasın! Sadece göller değil Artvin’in başta her birer insanı olmak üzere tüm yapıları ve doğası ayrı güzellikler de ve Allah’ın bir ressam hassasiyeti ile sadece bu bölgeye verdiği doğal güzellikler koleksiyonu her ayrı bir kilometre de karşınıza çıkabiliyor. Tabi ki o zaman sırf bu doğa harikası atmosferi gezebiliyor olma şansını yakaladığınız için de yaradan Allah’a şükrediyorsunuz!
Ardahan’dan D 010 kodlu Devlet karayolu ile iki bin 470 rakımlı Çam geçidini devirirken mart ortasında ve hala karlar altındaki Kocabeyköyü yaylasına varıyorsunuz. İsterseniz burada Yaylanın kenarında yol boyunca da piknik için kalabilirsiniz ama yok biz Şavşat Karagöl’e gidiyoruz. Mükemmel bir doğa, muhteşem bir manzara ve sıra dağlara hakim sahara tepelerinden kıvrım kıvrım virajlarla iniyorsunuz yeşillikler vadisine. Lelvant Piknik alanı size doğa ile baş başa kalma fırsatını her hali ile veriyor. Ama biz bura da değil illa da Karagöl’e gitmek istiyoruz. Ladinler arasındaki yolculuğunuz sizi sıkmıyor. Kocabey köyü Kışlası ayrı bir güzellik, kışla dediysek askeri bir kışla değil tabi. Şavşat Laşet tatil köyü de var burada ve tabi ki de doğa harikası bir yer. Buradan Şavşat seyir tepesine varıyoruz.
Şavşat seyir tepesinde Şavşat evlerinden tutun yaşlılar için özel yapılmış bakım evlerine varıncaya kadar apayrı bir dünyaya varıyorsunuz zaten. Şavşat’ın bu bölümü her haliyle birer tualde çizilen tablolar misali insana huzur veren, ruhunu dinginleştiren ayrı güzellikleri bir arada sunuyor. Karagöl Sahara Millî Parkı, Türkiye’deki 40 Millî Park alanından birisi ve Artvin'in Şavşat ilçesi sınırları içerisinde yer alıyor. Bunlar iki ayrı sahadan oluşuyor, biri Karagöl ve diğeri de Sahara Yaylası. Biz Şavşat’a geçip oradan mangal için et alıyoruz. Burada koyundan çok dana eti makbul olmalı ki kasapta koyun eti yok ve bize de dana eti veriyor. Ama kasap, “Zeytinyağına batırıp hazırlıyoruz değil mi?” diye sorunca, “yoo, gerek yok, et yağa banır mı, ne gerek var” diye itiraz ediyoruz! Keşke itiraz etmeseymişiz!
Eğer gezmelerdeyseniz, yiyeceğiniz bir yemeği sizin kendi ellerinizle hazırlamanız size Dünyanın en iyi ahçılarının hazırladığı sofradan daha fazla haz verir! Biz Şavşat Karagöl’de mangal yapacağız, mangalımız ve nevalemiz var zaten ama eti buradan alıyoruz. Kimi yerlerde mangal yasağı var, hatta “dışardan yiyecek getirmeyiniz” tarzı uyarı levhalarının olduğu yerler bile var. Oysa insan doğası da olabildiğince doğal beslenme alışkanlıklarından yanadır, biz de bunu yapma taraftarıyız. Şavşat’ı gezerken bir ara oğlum annesi ile kısa bir süreliğine benden ayrıldılar bende fırsat bu fırsat kasaba gidip eti hazırlatmak istedim tabi kendi aklımca. Ette yağ sevmiyorum o nedenle de kasabın önerisine rağmen ben eti olduğu gibi kabullendiydim ama eti mangala atınca yanlış yaptığımı anladım!
Şavşat belediye meydanında iki çay içimlik zaman da çevremdeki sohbetlere tanık oldum. Onlar, kimi boğaların güreşlerinden, boğaların adından geçmiş güreşlerinden söz ediyorlardı. Kimileri, çiftçilere verilecek kredilerden kimileri gelecek misafirleri ile ilgililerdi. Kimi de çocuklarının okuldaki devamsızlıklarından kimi de telefonlarla sık sık uğraşmalarından yakınıyorlardı. Çayları içtikten sonra kalktım bir sebzeciden ince sıskalardan aldım. Doğal kaya tuzu öğüten bir Tuz değirmeninden de bir kilo tuz aldım. Eti de kasaptan alıp çıktım, eşim ve oğlum da geldiler o sıra bir de fırına uğrayıp ekmek alıp koyulduk Karagöl’e yoluna. Tekrar Ardahan istikametine geriye dönüp , seyir tepesi ve Yavuzköy’ü geride bırakıp, belli belirsiz bir levhanın yönlendirmesi ile sol taraftan aşağıya yöneliyoruz.
Kocabeyköyü muhteşem bir yer burada Laşet’in bir tatil köyü de var. Bungalovlu filan ama biz Karagöl’e doğru yol alırken Allah’ım ne güzel manzaralar! Güzel ve asırlara meydan okuduğu her bir kütüğünden belli kütük evlerin arasından geçiyoruz. Karşı tarafta yeni doğmuş buzağılar var. Güzel bir tabiat ve güzel bir yerleşim diye kütükevler arasından seyir halinde vadiye iniyoruz. Burası Çoruh havzalarından biri. Köprülü köyünde dere kenarından yanmış bir kütükkonduya rastlıyoruz. Burası belli ki ya köyden olmayan bir uyanığın hani büyük şehirlerde vardır ya gece kondu mantığı ile hazır Karagöl yolu üzerinde bir yerim olsun mantığı ile yapılmış kütük evin tamamen yanmış halini görüyoruz. Hani öyle ya da böyle yok hükmün de mantığı ile yakılmış belli ki bir yer, yani fazla uyanık tiplere yöre halkı izin vermiyor!
Karagöl yolu asfalt ve 4x4 lere gerek duyacak bir yol değil üstelik yolun zaman zaman stabilize oluşu da gezmeyi seven insanlar için dezavantaj değil. Özel otonuzla gidebileceğiniz ve her bir kıvrımından sonra farklı bir doğaya farklı bir manzaraya ulaşacağınız harika bir deneyim oluyor. Biz Meşeli köyüne doğru yol alırken zaten sizi Karagöl’e yönlendiren levhalar sayesinden Karagöl’e ulaşıyorsunuz. Biz birkaç kar kürtüğünü zar zor aştık ama yolda kalsaydık da aşılamayacak kürtükler değillerdi. Nitekim mart ortasında Karagöl’e gidiyoruz. Yol fazla uzun değildi ve ulaştık göl girişine, önümüze bir levha çıktı. Kimin ne kadar para ödemesi gerektiğini anlatıyor. Kişi başı 3 lira, bisiklet 5, otomobil 9, küçük minibüs 27, büyük minibüs 47, otobüs 80 lira yazıyor. Şavşat Karagöl’ü Türkçe, İngilizce, Almanca, Rusça ve Gürcüce levhalar da bölgeye gelenleri bilgilendiriyor!
Tabi göle geldik ya insan göl arıyor ama yok öyle bir yer çünkü Şavşat Karagöl’ün çok az kısmı su diğer büyük kısmı ise buzdu yani beyazla kaplıydı. Biz Karagöl’e gelmiştik ama karşımız da ise bembeyaz göl vardı! Gölün kenarında erimiş buzlar ve su içerisinde oldukça fazla olan balıkları görebiliyoruz. Tabi ki bu göl ve çevresin de kuş ve balık avı yasağı var. Gölün ana balığı aynalı sazan ve akvaryumlardan tanıdığımız renkli Japon balıkları ve alabalıklar. Göl kıyısın da içinde yaz aylarında gezinti yapılan küçük kayık, bir diğeri ise göl ortasında kalmış ve buzlar çözülünce kullanılmayı bekliyor! Şavşat Karagöl, bin 660 rakımda yer alıyor. Burada mütevazi bir işletme var ve ihale ile Milli Parklar’dan alınmış, ortaklardan biri Murat Gül, izin alabilirlerse burada bir butik otel yapma planlarından söz ediyor. Şimdilik kır düğünlerinin yapılabildiğini, mevcut tesis yanın da yaptıkları beş bungalov ile de burada konaklamak isteyenlere en iyi hizmeti vermeyi amaçladıklarını söylüyor.
Karagöl’ün doğu yakasına gidip orada mangal yapmak istiyoruz. Fakat kar fazla olunca dönmek istediğimiz yerde kara saplanıp kalıyoruz. Neyse ki orada saplanan sadece biz değilmişiz ve daha önce de aynı manzara sık sık yaşandığı için yardıma koşanlar sayesinde kardan kurtulup zaten hazır olan piknik mekânlarından birinde beyaz göl manzarasında mangal yapıyoruz! Etleri mangala attığımda o kasabın “yağa bandırıp hazırlıyoruz değil mi” sözü geliyor aklıma, keşke diyorum ama faydası yok. Kuru et yiyoruz, sanki sisli et vardır ya ondan işte! Kasap, müşteri yoğunluğundan olacak oğlumun ısrarla istediği kekik otunu hazırlamıştı ama bize vermeyi unutmuş olmalı ki, o da yoktu etin yanın da ama zaten diğer nevalelerimizle fazlası ile doyduk.
Yüzeyi buzdan çözülmeye durmuş Karagöl’de doğa harika, fazla büyük değil ama kar ve buz kalktığında gölü çevreleyen yürüyüş parkuru filan var tabi, Çam, ladin ve köknar ağaçları ile çevrili ve akvaryum gölü de denebilir Karagöl için. İnsan bir gününü buraya ayırabilse de değer ve sıkılmaz. Ama biz hem kar ve hem de gölün buz olmasına rağmen yine de yarım günümüzü burada gayet güzel bir şekilde değerlendirebildik. Buradan yukarıya dilerseniz tabi yaz aylarında gidilebilir ancak Yedigöller bölgesine ki bu göllerden Balıklı göl, Boğa gölü, Kız gölü, kulaklıgöl ve davargölü ya da ada göller gibi ve tabi daha profesyonel geziciler için bu önerim. Biz Şavşat Karagöl’de pikniğimizi yaptıktan sonra toparlanıp dönerken tesisleri işleten Murat Gül, “Çayınız hazır” diye önümüze çıkıyor. Orada tesisin balkonunda bir demlik çayı içerek Karagöl manzarasının tadını çıkarıyoruz. Kısaca burası Cennetin Dünya’daki numunesi yerlerden biri ve amaların bile çok güzel fotoğraf çekebilecekleri bir doğaya sahip. Müthiş bir keyifle tekrar yola koyulup, bir saatte Ardahan’a varıyoruz. Ardahan’da da bu keyfi güzel bir çiğ köfte ile taçlandırıyoruz!
Güncelleme Tarihi: 18 Mart 2019, 22:23