M. Kemal AYÇİÇEK
Biz onları daha çok da denize ara sıra batıp çıkarken görüyoruz. Çocukken adını Kukalına diye bilirdik, sonraları öğrendik onların göçer kuşlardan Karabatak olduklarını. Şive farkından dolayı da Kukarina da deniyordu Trabzon ve Rize yörelerinde ama lıteratürlerdeki adı cormorant karabatak. (Phalacrocorax). Balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri, siyah tüylü bir deniz kuşu oysa ama sadece bir kuş mu? Değilmiş meğer, o aslında bir balık avcısı ama biz bunu hem bilmiyor ve hem de pek yararlanamıyorduk! Suya dalarak balık avlar, yakaladıkları balıkları yutmak için yüzeye çıkarlar.
Gelişen teknolojilerle birlikte Denizlerde ne var ne yok diye bakmadan, koca koca balıkçı tekneleri ve balıkçı gemileri ile deniz tabanını bile birer tarak gibi temizleyebilen trollerle yapılan bilinçsiz ve kontrolsüz balık avcılığı, ne yazık ki denizlerimiz de balık nesillerinin yok olmasına yol açtı. Denizlerimiz aynı denizlerdi ama insanlar olarak aynı kalamadık. Az ile yetinmeyip, hep daha fazlası denerek adeta denizleri kurutacak kadar gözü kara olduk maalesef. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz de balık sıkıntısı yaşar olduk. Denizler de gördüğümüz o karabataklar da eskiden olduğu kadar gözükmez oldular. Bir yandan martılar bir yandan karabataklar veya bizim bildiğimiz isimleriyle kukalınalar, bile denizi gözler hale geldi. Onlar da deniz kenarlarındaki ağaçlarda toplanıp, denizdeki balık hareketlerine odaklanıp bekleşiyorlar. Beslenmek için denizi gözlüyorlar artık!
Çocukluğumuz da onların etinin yenmez olduğunu duymuştuk büyüklerimiz den, o nedenle de kuş lastiklerimiz varken bile onlara taş bile atmazdık. Sadece onların suya batıp, çıkışlarını nefeslerimizi tutarak güya onlarla yarışır gibi yapar ama her seferin de de kaybederdik. Tabi arkadaşlarımızla birlikte gözümüze kestirdiğimiz bir kukulina, yani karabatak’ı takip edip, onun tam denize daldığı sırada biz de nefesimizi tutar ve beklerdik, arkadaşlar arasında hangimizin nefesi karabatak’ın denizden çıkışına kadar sürecek diye, bu sırada nefesi yetmeyen arkadaşların çaktırmadan nefes ilaveleri yaptıklarını da yakalardık ve gülüşür, güya eğlendirdik böylece işte. Ama Onlar, denize daldıklarında meğer sekiz dakika suyun altında kalabiliyorlarmış. Bunu o zamanlar bilmiyorduk tabi. Hem şimdi ki gibi bir teknoloji de yok, gördüğümüz o ördeğe benzettiklerimizin Karabatak olduğunu bile çok sonraları öğrenebildik zira.
Çamburnu’ndaki ağaçlar da topluca denizi seyrederken rastlayınca seyre koyuldum Kukulina’ları. Konuşuyorlar kendi dillerince sonra birden denize doğru hareket ediyorlar, deniz teğet hamleler yapıp, ardından tekrar geri dönüp aynı ağaçlardaki yerlerini alıyorlar. Yani deniz de sürekli beklemiyor, uzaktan da olsa balık hareketini gördükleri andan uçuyor, varsa bulabildikleri balıkları avlayıp, geri dönüyorlar. Birkaç fotoğraf çekip döndüm. Meğer o karabataklar, farklı ülkeler de birer avcı olarak balıkçıların en büyük avcıları. Mesela Çin’de Karabataklar, küçük balıkçıların balık avlamak için kullandıkları birer av aleti görevi yapıyorlar. Hani bizim Atmaca ile kuş avlayan avcılarımız gibi Çinliler de bu Kukulinalar ile balık avcılığı yapıyorlar. Karabatakların uzun boyunlarını birer iple bağlıyor, suya bırakıyorlar. Karabatak suyun için de bir balık yakalayınca da onu kayığa çıkarıp, boğazını sıkıp, balığı düşürmesini sağlıyorlar. Karabataklar, boyunlarına bağlanan ip yüzünden yakaladıkları büyük balıkları yutamıyor, böylece de balıkçı, istediği balık avını el değmeden rahatlıkla avlamış oluyor. Güzel iş ama değil mi?
Leyleksiler takımının, Karabatakgiller ailesinden perde ayaklı, dalıcı bir kuş türü. Deniz, göl ve nehir kıyılarında koloni halde yaşayan karabatakların üst gagalarının ucu kıvrık olup, suya dalarak avladıkları balıklarla beslenirler. İyi uçar, iyi yüzer ve su altında sekiz dakika kadar kalabilirler. Su kenarlarında yüksek yamaçlara veya ağaç tepelerine yosun ve dallardan koni biçimli yuvalar yaparlar. Ancak avlanmak için suya dalarlar. Sudan çıktıktan sonra tüylerini kurutmak için, uzun süre kanatlarını açık tutarlar. 30 kadar türü vardır. Bu büyük siyah kuş 77-94 cm büyüklüğünde ve 121-149 cm kanat açıklığına sahiptir boyun da olanları da görülür. Türlerin çoğu siyah, maden parıltılı tüylüdür. Üreme mevsimlerinde çoğu türün baş, boyun ve bacaklarında beyaz lekeler belirir. Göçücü, gezginci ve kalıcı olanları mevcuttur. Dünya’da “Neredeyse tehdit altındaki türler” kategorisinde uyarı yapılan Karabatakların neslinin tehlikeye girebilecek türler arasında sayılıyor. Karabatak Familyası: Karabatakgiller (Phalacrocoraicidae). Yaşadığı yerler: Deniz, göl ve nehir kıyılarında toplu halde. Özellikleri: Uzun gagalı, uzun boyunlu, perde ayaklı, dalıcı bir kuş. Dalarak yakaladığı balıklarla beslenir. Çoğu siyahımtrak tüylüdür. Çeşitleri: 30 kadar türü vardır.
Etleri yenir mi yenmez mi diye yapılan tartışmalara baktım, “Yaratılışında vahşet ve bayağılık olmayan, iğrenç görülmeyen hayvanların etleri din ölçüleri içinde helaldır, yenebilir. Tavuk kaz, ördek, zürafa, deve kuşu, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın, koyun, keçi, deve, sığır, manda, ekin kargası, tavus, kırlangıç, baykuş, tavşan ve turna gibi hayvanlar bu kısım eti yenen havanlardandır. Serçe ve sığırcık kuşlarını yemekte de bir sakınca yoktur” deniliyor.
Not: İlişikteki video da Çin'de karabataklarla yapılan balık avcılığı gösteriliyor
Güncelleme Tarihi: 28 Ekim 2018, 00:07