,

Atmaca, el üstünde

Biz üç kişi gördük ama biraz daha yanaşınca meğer dört kişilermiş sohbet edenler. Fakat, sohbetçiler içindekilerden biri El Üstündeki Atmaca. Tıpkı sıradan ve emsal bir arkadaş gibi o sohbetin bir parçası. Konuşulanları anlıyor mu anlamıyor mu elbette bilemeyiz ama, halinden memnun olduğunu el üstündeki duruşuyla gösteriyordu!

Atmaca, el üstünde

 

Necati AYÇİÇEK /Rize

 

Karadeniz sahil yolundan Batum’a giderken çayını sevdiğim bir yer vardı, bir defa çay içtiğimde damağımda bir buruk tad bırakmış, nefis bir çaydı. İşte o aydan sonra o yoldan hem giderken ve hem de dönerken işim çok acele değilse uğrar çayımı içerim. Rize- Hopa yolundan giderken Çayeli’ni geçince zaten yol kenarındadır. Söğütlü köyü, burada da o bahsettiğim güzel çay. Ama sadece çayımı, değil tabi ki de. bir de o köyün Atmacacıları vardır.

 

Hemen bir cep şeklinde Söğütlü köyüne girişteki bir bank üzerine oturmuş emsaldaşlarım keyifli bir sohbettelerdi. Aracı park edip yanlarına yanaştık. Biz üç kişi gördük ama biraz daha yanaşınca meğer dört kişilermiş sohbet edenler. Fakat, sohbetçiler içindekilerden biri El Üstündeki Atmaca. Tıpkı sıradan ve emsal bir arkadaş gibi o sohbetin bir parçası. Konuşulanları anlıyor mu anlamıyor mu elbette bilemeyiz ama, halinden memnun olduğunu el üstündeki duruşuyla gösteriyordu!

 

O yol kenarına dizilmiş banklar da Söğütlü köyünün aslında misafirperverliğinin bir göstergesi gibidir adeta, siz o banklarda da otursanız çayınız o banklara gelir. Orada asıl olan her şeyin tabi doğasında seyrediyor olmasıdır. Söğütlü köylüleri de o tabiliğin birer parçası gibidir. Konukseverdir ve sizin yabancı ya da daha doğru bir ifade ile yolcu oluşunuzu anlarlar. Gelen- geçen tanınır kısaca. El üstündeki Atmaca, bizi yabancı görünce çıkaramadı tabi, ne de olsa ilk kez karşılaşıyoruz ve tabi ki de ürker gibi yaptı. Baktı ki elinin üzerinde durduğu sevdalısı, pek önemsemedi o da tepki vermedi. Gözleri ile bizi izledi, fotoğraf çekerken biraz da naz yapar gibi pozlar da vermedi değil, şımarmış gibi de yapmadı. Paçasına iliştirilmiş zilli tıngırdattı birkaç kez. Gayet uslu ve sohbete su katmama kararlılığında olanı biteni izledi. Sanırım zaten hangi canlı olursa olsun kendisinden söz edildiğinin farkına varır ve bunu anlamış gibi de tepki verir! O Atmaca da aynını yaptı!

 

Orada Atmaca sahibi olmanın bir ayrıcalığı var ve Atmaca sahibi olmak, el üstünde tutulan Atmaca’nın mahareti ile bağlantılı tabi. Sohbetler de hani eskilerde çok olan silah üzerinde yapılan konuşmaların yerini almış burada Atmaca hikâyeleri. Tamam, Atmaca bir avcı ama onun sahibi de en az onun kadar avcı sayılıyor. Fakat, hani o “Avcı hikayeleri” denen türden değil bu Avcıların anlattıkları, çünkü bir Atmaca’nın neyi nasıl ve ne kadar yapabileceğini orada az çok hemen yediden yetmişe herkes biliyor. Genellikle bu Atmaca kültürü, Rize’yi geçince başlıyor, Çayeli, Pazar, Hemşin, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Kemal Paşa, Borçka, Şavşat, Artvin’e varıncaya kadar uzanıyor. Daha önceki uğradıklarımda bir kaç tane Atmacaları ellerinin üzerinde çay içen insanlara da rastlamıştım. Atmacalar, el üstünde bir birlerine kur yapar gibiydiler. Atmaca’nın dişisi erkeklerden daha büyük ve ağırlık olarak ta fazla ve kanat genişlikleri de daha büyükçe oluyor. Zaten Atmacalar, genellikle bıldırcın avlamak için besleniyor ve bir güzel hobi ve kültür geleneği adına da böyle el üstünde taşınıyor.

 

Atmaca’nın özgür, hızlı ve kıvrak ataklarını kendileriyle özdeşleştirmiş olmalılar ki atmaca sahipleri, bırakın onların etinin yenmesini onlara öf bile denmesinin bir bedelinin olabileceğini gösteriyor!. O kadar özenilen ve de büyük saygı duyulan aslında Atmaca’nın avcılığından çok bizatihi kendisi. Gururlu, alımlı, yakışıklı, akıllı ve Doğu Karadeniz’de ekosistemin birer parçaları gibiler. Bu yüzden de en az insanlar gibi bir değere layık görülüyor ve el üstünde tutuluyorlar. Bilimsel anlam da zaten “ Canlılar, bulundukları ekosistemde yani çevrede yaşamlarını sürdürebilmek için bu çevreye ve çevre şartlarına uyum sağlamak zorundadırlar. Bu nedenle canlılar her ekosistemde yaşayamazlar. Canlıların bir ekosistemde yaşayabilmeleri için özelliklerinin o ekosisteme uygun olması gerekir” denir. Karadenizli için Hamsi ne ise, Doğu Karadeniz’de de sonu  Hamsi gibi  olmasa da Atmaca ile ilişkisi o derece yakındır. Düşünsenize bir Atmacanız var ve siz onun ardından günlerce gidebiliyorsunuz, sizi arkasından koşturuyor. Latince adı Accipitrinae olan Atmaca, göçer bir kuş da aynı zaman da. Fakat, Karadeniz’de çay bahçelerine atılan suni gübreler ekosisteme zarar verdiği gibi Atmaca’ya da zarar veriyor. Bir yandan da Hes inşaatları ile bölgede iyice sıklaşan elektrik dağıtım iletim hatları, göçer olan Atmacalar için de adeta birer tuzak niteliği taşıyor.

 

“Atmacayı vurdular bir avuç kanı için” diye türkü çağrılsa da aslında bunun Atmaca avı gibi bir olayla alakası yok. Karadeniz de sevilen ve gönül verilen her ne varsa bunlar, sevda ve aşk gibi olaylarda kullanılan temel öğeler olurlar. Karadeniz kültüründe insanın ilgilendiği her şey, dilinde ve türkülerin de bir şekilde yer alır. Bu kimi zaman bıldırcın olur, kimi zaman hamsi, kimi zaman mısır, çay, fındık veya Atmaca. Atmaca, eti için değil, bıldırcın gibi kuş avlamak için avcılıkta kullanılan bir hayvandır. Yavru Atmacalar daha iyi eğitildikleri için tercih edilir. Beslenir ve bir hobi aracı olarak yol arkadaşı gibi kabul edilir ve el üstünde tutulur. O yüzden de insan nasıl sevdiği ile her yerde birlikte olmak isterse Atmacalar da Doğu Karadeniz’de insanların gittiği her yerde, gezmelerin de de onlarla birlikte olur, kahvehane de de çay ocaklarında da Atmacaları ellerinden bırakmazlar. Atmaca Türküsü de bakın bir aşk için biraz da dramatize edilerek Türkü de yer almıştır, Atmaca kullanılarak sevdalıya mesaj yollanmaktadır.

 

 

“ Atmacayı vurdular

Bir avuç kanı içün

Gel edalim sevdalık

Babanın canı içün

Gadirga yok diyular

Nereye gideyular

Benim ufak gülümü

Ellere veriyular

 

Gidemiyum yaylıya

Yol yok mudur karadan

Sevdalık edenleri

Ayırmasın Yaradan

Haydi gidelim Sis'e

Sis'in yolları çise

Ne dedim de darıldın

Niye gelmiyun bize

 

Burası derin orman

Görünmeyelim aman

Senin gibi güzelin

Canım yoluna kurban

Gadirganın başına

Dolu yağayır dolu

Seni gavurun gızı

Dursak bile ne olur”

 

Not: Türkü de ki bazı ifadeler, kelimeler  yanlış gibi algılanabilir ama o dildeki şive farkındandır. Mesela “Gadirganın” denilen “Kadirga”dır vs. gibi.

Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2018, 23:26
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER