M.Kemal AYÇİÇEK / Gemlik / Bursa
İzmit Karamürsel’i geçmişiz, Hava henüz aydınlanmamış ve soğuk, yol kenarların da işe gidenler, okula gitmekte olan öğrenciler duraklar da bekliyor. Efekan, 5 yaşında bir çocuk. Annesiyle askerdeki ağabeyinin yemin törenine gidiyor. Otobüs durdu, indiler. Valizlerini aldılar, tam o sıra askeriye önündeki nöbetçi koştu, otobüs bekliyordu, “Burası değil biraz daha ilerideki yer yemin töreni yeri” diye uyardı, Efekan tekrar otobüse bindi. Yanımdaki boş koltuğa aldım Efekan’ı, “Neden ağabeyimi çamurda sürütmüşler?” diye sordu. Ona, “Savaşta ölmesinler diye askerleri eğitirler” dedim. Otobüs tekrar durdu, merdivenlerden inerken Efekan, aceleyle Annesine, “Öğrendim Anne, Atilla ağabeyimi savaşta ölmesin diye çamur da sürütmüşler” dedi döndü bize el salladı ve otobüsten indiler.
Bir başka asker Samsunlu Hakan Akın’ın babası Numan Akdemir, emekli polis memuru, eşi ile o da benim gibi oğlunun yemin törenine gidiyoruz. Tam otuz dört yıl öncesinde bizim de yaptığımız yemini şimdi çocuklarımızın yapacağı törene giderken Gemlik otogarın da tanıştığımız diğer asker aileleri ile birlikte çay içiyoruz. Türkiye’nin her bir yanın da aynı yemin töreni aynı saatte başlıyor. Gideceğimiz yere dolmuş yok, taksilerle şehirden çıkıp, sağımız ve solumuz da bulunan zeytin bahçelerinin arasından geçerek Gemlik Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı nizamiyesine varıyoruz.
Er eğitimini tamamlayan tüm askerler, daha önce ailelerinden and içme törenine katılacakların isimlerini bildirmişlerdi. Nizamiyede kimlik kartlarımız toplanıyor, ardından evci işlemi yaptıracak aileler, bir başka masaya yönlendiriliyor. Asker aileleri oldukça kalabalık ama hazırlanmış araçlarla yemin töreni alanına geçiyoruz. Bizim askerler, tören alanına gelirken herkes kendi çocuğunu tanıma gayretindeler ama çoğu anne baba kendi çocuğunu fark edemiyor. Bizim askerler, aynı elbise içinde ve hepsi de şapkalı, kendi çocuğunu tanımak o anda çok zor, zira askerler uygun adımdalar ve sağa sola bakmaksızın, büyük bir ciddiyet içerisinde tören alanına yanımızdan geçiş yapıyorlar.
Herkeste büyük heyecan var, dikkat ediyorum oturmak için sandalye bulamayan hiç kimse yerin de duramıyor. Kolay değil tabi, evlat özlemi var yüreklerde ve bir an önce evlatlarınızla kavuşmak istiyorsunuz ama bu da and içme töreninin ardından olacak. Uzaktan sadece isimler söyleniyor ama askerlerden kimse dönüp bakmıyor. Güneşli bir gün ve düz bir alanda tören alanını asker aileleri çevreliyor. Ortaya konulmuş Türk Bayrakları ile donatılmış masalar, protokol tribününe göre düzenlenmiş, başı örtülü, açık, giyim kuşam sıkıntısı olmayan tam bir kaynaşma alanı, ordu ve millet buluşmasını yansıtıyor.
Ailelerinin gözü önünde verilen komutlara uyan Ahmet, Anıl, Yılmaz, Çetin, Hamza, Ali, osman, Yekta, Onur, Fatih, Süleyman, Okan, Atilla, Ahmet, Mahmut, Selim, Selman, Necati, Hakan vs, and içmek için Türk Bayrağı üzerindeki silahlara ve birbirlerine tutunarak hep bir ağızdan haykırıyor;
Asker yemini
" Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine and içerim. "
ve tümünün adı işte o zaman Mehmetçik oluveriyor.Asker aileleri, başta Anne ve babalar, yemin törenin de haykırdı! "En büyük asker, bizim asker" diye,zeytinlikler inledi Gemlik'te! Böylece Mehmetçikler, ailelerinin alkışları arasında her biri Usta asker oluyorlar.
Yemin yapıldıktan sonra askerlerin aileleri ile bir araya gelmeleri için on beş dakikalık bir ara veriliyor. İşte o anda koyunların kuzularına karışmasını andıran bir görüntü oluşuyor alanda, anne ve babalar, dedeler, kardeşler sarılıyor sevinç çığlıklarıyla kucaklaşıp, hasret gideriyorlar. Ardından askerler, bu kez sivil elbiseleri ve eşyalarını almak için tekrar kışlalarına girip, er eğitim birliklerine veda edip ayrılıyorlar. Evci izine çıkanlar aileleriyle, dağıtıma gidenlerse memleketlerine doğru yola koyuluyorlar.
Askerimizi alıp birlikte evci iznine çıkıyoruz. Gemlik’te bir araç kiralayıp, Bursa’ya geçiyoruz. Buradan da doğruca İnegöl’e geçip orada köfteci Zeynel’de yemek molası veriyoruz. Yemeğimizi yedikten sonra da İnegöl’ün olmazsa olmazı dinlenme yeri Oylat’a çıkıyoruz. Oylat, bilenler için cennetten bir köşedir. Kaplıcaları ve doğası, küçük bir kasaba ve samimi insanları ile hatıralarda yer verilecek enden mekânlardandır. Orada kaplıcası olan bir motelde konaklıyoruz. Sabah erken kalkıp, askerimizin birikmiş çamaşırlarını otellere hizmet veren çamaşırhaneye veriyoruz, bir saat içerisinde de kurutulmuş çamaşırlarımızı alıyoruz. Çamaşırları yıkayan bayanlar, “askerimize hediyemiz olsun” diyerek, ücret almayıp, askerimize duacı oluyorlar. Ardından Oylat Çarşısı’ndan yöre ürünlerinden karakovanbalı, yağ, zeytin, peynir alıp bir güzel kahvaltı yapıp, geziyoruz.
Oylat’tan ayrılıp Bursa’ya dönüyoruz. Uludağ yolu üzerindeki İnkaya köyündeki 610 yıllık İnkaya çınarının gölgesin de bir demlik çay içip, Uludağ’a çıkıyoruz. Milli Parklar için 9 lira ödüyoruz. Kasım’ın 26’sı ama Uludağ da kar yok. Hayalim, Tutyeli telesiyejle tepeye çıkmaktı ama karkay telesiyejle yetindi. Asker oğlum bana, “Baba burada da bize adrenalin yaşattın” diye takıldı, Fatih’le gülüştüler. Uludağ, kar olmayınca pek keyif vermiyor. Geri döndük. Bursa osmangazi’de Saltanat kapısı, Osmangazi, orhan gazi türbeleri ile Tophane saat kulesi ve tepeden şehri seyredip, Ulucami, yeşil türbe ve camii, koza han, Irgandı çarşılı köprü ve Yarenler Halk Müziği Folklor Eğitim ve Araştırma Derneği gibi yerleri gezdik.
Osmangazi’nin oğlu Orhan gaziye nasihati;
"Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.. Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar.
Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin şecaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür. Beytü'l-mali koru! Devletin servetini çoğaltmaya çalış!.. Şer'i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın. Askerinle, malınla gururlanma. Zira onlar Allah yolunda cihad için milletin işlerinin yerli yerinde görülmesi ve cihana adalet ve fazileti yayman için vasıtadırlar.
Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru!.. Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla.!..Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.. Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar. Askeri erkanı iyi koru!.. Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ikramda bulun. Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle!.. Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun!..
Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir bey olarak gelip hak etmediğim halde bunca inayet-i celile-i Rabbaniye'ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu Din-i Muhammedi'yi ve ashabını, başka sana tabi olanları koru. Allah'ın (c.c) hakkını ve kulların hukukunu gözet!.. Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma. Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah'ın yardımına güven. Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!.. Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!.. Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan"
Asker Oğluma balon aldım
Bursa’da gezerken Atatürk caddesin de Heykel’in orada bir balon aldım ve bunu askerimize verdim. Necati, Müco, Lutfullah, Selman ,Yekta’ya verdiğim balon yüzünden onunla dalga geçmeye başladılar. “Babası ona balon almış” gibi takılıyorlar, karşıdan kızlar geliyor ama bunlar yüksek sesle elindeki balonu bahane edip takılıyorlar. Yekta, balonu arkasında gizlemek zorunda kalıyor bir ara, biraz daha ilerleyince ona, balonu neden aldığımı açıklıyorum. “Sen askersin, bir çocuk gözle ve balonu vermeye değer bir çocuğu sevindir ki, daha fazla mutlu olasın” dedim. Peki dedi ve o balonu verecek çocuğu buluncaya kadar bir daha balonu gizleme gereği duymadı.
İnebey caddesinin önün de babasının kucağındaki bir çocuğa elindeki balonu teslim etti. Çocuk kadar babası da küçücük bir balonun kendilerine hediye edilmesine nasıl sevindiler bir görmeliydiniz. Bir hediye için insanın bir tanıdık aramasına gerek yoktu. Bu hareketin ardından o az önce Yekta ile dalga geçen özellikle Müco ve Selman da Yekta’yı bu anlamlı davranışı için kutladılar! Evci iznini dolduruyoruz artık askerimizi kışlasına teslim etme zamanı geliyor. Bol tempolu, kahkahalarla geçen günün ardından güzel bir moral gezisi ile kışla kapısında hayırlı tezkereler dileklerimizle askerimizi Peygamber ocağına emanet ediyoruz. (MKA- Karadenizolay- Özel)
Gemlik, Bursa’nın güzel zeytinlikler ilçesi
Gemlik, Bursa civarında kurulan en eski kenttir. Tarihi MÖ 12’nci yüzyıla kadar uzanır. Efsaneye göre Gemlik'e ilk olarak Herkül'ün geldiği ve buraya kaybolan arkadaşı “Syrus'un” adını verdiği söylenir. Gemlik MÖ 630'da Milet'ten gelen kolonilerce “Kios” adıyla yeniden kurulmuştur. Daha sonra sırasıyla Lidyalıların, Perslerin, Büyük İskender'in, Britanya Krallığı ve İznik İmparatorluğu’nun eline geçen Gemlik, 1.087 yılında Selçuklular tarafından fethedilmiştir. Selçuklu Kumandanlarından Ebul Kasım'ın Gemlik’te bir donanma yaptırması üzerine kent "gemilerin yanaştığı ve üretildiği yer" anlamına gelen GEMİLİK adını almıştır. Zaman içerisinde ilçenin ismi “GEMLİK” hâlini almıştır. 1.336'da Orhan Bey tarafından Osmanlı topraklarına dâhil edilen Gemlik, 06 Temmuz 1920'de İngiliz işgaline uğramış ve 08 Temmuz 1920'de İngilizlerce Yunanlılara devredilmiştir. Gemlik’in düşman işgalinden kurtarılma tarihi 11 Eylül 1922’dir.
Güncelleme Tarihi: 05 Ocak 2019, 20:22