Uzamanlar, kivi üretimi durdurulsun istiyor
www.karadenizolay.com (özel)-Karadeniz bölgesi artık özel otomobilleriyle gelen yerli ve yabancıların ilgisini çeker oldu. Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin sık sık yol kenarlarında rastladığı Kivi bahçeleri, çay bahçelerine alternatif olur hale geliyor. Bilinçsiz değil elbette bir yığın ürün için Devlet’in desteklediği projeler var ama ek ürünlerin yanında Kivi’ye yapılan yatırımların çok daha fazla olduğu gözle görülür halde kendini de gösteriyor. Çay ve Fındığa alternatif ürünler olarak belli projeler kapsamında öne çıkan tarım ürünleri içinde kivi üretiminde tehlike çanları çalıyor..
Son yıllarda özellikle Dokap-Tarım Projesi ( Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan küçük ölçekli Çiftçilerin yaşam seviyesinin iyileştirilmesi) kapsamında yaygınlaşan Kivi üretimi, her geçen yıl artıyor ama yabancı ülkeler Kivi’yi sanayide değerlendirirken, Türkiye’de kivi sadece sofralık olarak pazara sürülebiliyor. Bu da Kivi üreticilerinin gelecek kaygılarına yol açıyor. Rize’nin Ardeşen ilçesinde Fırtına deresi kenarındaki DOKAP Globalgap ve İTU Uygulama Bahçesi’ndeki bir örnek kivi bahçesine giriyoruz. Dallar, kivileri taşıyamıyor. Belki biraz da kivi hasadı yapılmış olmalı ki, budanmış kivi dallarını görüyoruz. Bu bahçenin oluşturulması çok değil, 3 yıl öncesine dayanıyor. Artık tam ve verimli zamanı bu yıl belki ama bu tür bahçelere sık sık rastlayabiliyorsunuz. Kendi kafasına göre kivi bahçesi oluşturan veya oluşturmak isteyen üreticilerin bu yazıyı okumalarında uyarı açısından yarar görüyoruz.
Ekim alanında ikinci, üretimde şimdilik son sıradayız
Mesela Kivi yetiştiren ülkeler sıralamasında İtalya’dan sonraki en büyük ekim alanına sahip olan Türkiye, kivi üretiminde son sırada yer almaktadır. Önemli kivi üreten ülkelerde 2009 yılı üretimlerin de İtalya 24 bin 282 hektar alandaki 454 bin 609 ton ile ilk sırada yer alırken, 13 bin 250 hektarlık alanda 365 bin ton kivi üreten Yeni Zelanda ikinci sırada, 4 bin 149 hektar alanda 70 bin 156 tonla Fransa, 9 bin 455 hektarda 170 bin ton ile Şili, 4 bin 800 hektarda 70 bin 100 ton la Yunanistan, bin 619 hektarda 24 bin 100 ton ABD, bin 500 hektar da 20 bin ton İran ve 15 bin hektar da ise Türkiye’de 15 bin 242 tonluk üretimle Türkiye en son sırada yer alıyor.
Kivi üretimine dur durulsun!
Türkiye’deki bu kadar geniş alana rağmen kivi üretimindeki en düşük üretim seviyesinin sebeplerini Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Bitki Bölümleri öğretim üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz;
“Yeni Zelanda’dan daha fazla üretim alanına sahip olan Türkiye’de üretimin bu denli
az olmasının baslıca sebepleri, dikim yaşının yeni olması ve bir miktar dikim alanının ekolojisinin dışında tesis edilmiş olması gelmektedir. Ancak, önemli bir alanın kiviye uygun bir ekoloji içerisinde tesis edilmiş olduğu düşünüldüğün de ve bu miktarın en az 12-13 bin hektar olduğu kabul edildiğinde, Türkiye’nin kivi üretimi önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde en az Yeni Zelanda’nın üretimi kadar olacak ki, bu son derece önemli bir miktarı işaret etmektedir. Üretici ülkelerde yüzde 80’lere yakını sanayide tüketilen kivinin, ülkemizde yüzde 99’nun sofralık olarak tüketilmesi, bizi oldukça kaygılandırmaktadır. Dolayısıyla, kivi üretim alanının genişlemesine bir an önce dur denilmeli, AR-GE çalışmalarıyla kivinin tüketim şekillerinin belirlenmesi, bunların ortaya çıkartılması yoluna gidilmelidir. DOKAP kapsamında kivi
üretim alanlarının yaygınlaştırılması yerine, kivi tüketimine yönelik küçük ölçekli tesis ve isleme ünitelerinin kurulup geliştirilmesi desteklenmelidir” diyor.
Tarım Bakanlığı ve JICA işbirliği ile 2007 yılından itibaren yürütülmekte olan ve Trabzon merkezli Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize ve Artvin illerini kapsayan ve bu 6 ilde uygulanan Proje kapsamında Kivi üretimini teşvik amacıyla gereğinden fazla oluşturulan bahçelerde Kivi üretimine ağırlık verildiği ifade ediliyor. Uzmanlar, Projenin yürütüldüğü 6 ilde farklı seçeneklerle kivi, çilek, ceviz, yabanmersini, trabzonhurması, seracılık, süs bitkileri, armut, elma, erik, kiraz, üzüm, arıcılık, karayemiş, fidancılık, dokumacılık, patates, böğürtlen, slaj, mantar, muhtelif sebzelerin yetiştiriciliğinde bitkilerin seçiminde bazı kriterlere uyulması ve ülkemiz stratejisine uygun bitkilerin proje içerisinde yeniden ele alınmasının gerektiğine vurgu yapılıyor. Bir başka açıdan bakıldığında da yürütülen bu proje kapsamın da bölgede bulunan Araştırma Enstitüleri ve Üniversitelerle gerektiği kadar işbirliğine girilmediği ve bu iş birlikteliğinin biran önce başlatılması gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Kivi’nin sağlığımızdaki yeri ve önemi
Kivi de hasat olumu ve yeme olumu birbirinden farklıdır. Hasatta sert yapılı ve ekşi tadı olan kivide, meyvenin tüketilebilmesi için etilen gazı ile olgunlaştırılması gerekmektedir. Hasat sonrası uygun depolama koşullarında kivi 5 ay depolanabilmektedir. Kivi genellikle sofralık olarak, dondurma ve pasta sanayinde tüketilmektedir. Kivinin yoğun olarak tüketildiği ülkelerde tüketim şekillerinde çeşitlilik de zamanla artmıştır. Kivi gıda sanayinde konserve, marmelat, meyve sosu ve şekerlemelerde kullanılmaktadır. Ayrıca konsantre meyve suyuna tek olarak veya özellikle çilek veya elma ile karışık olarak işlenmektedir. Meyvesi konserve, kurutulmuş, dondurulmuş olarak, nektarı da ayrıca özel olarak tüketiciye sunulmaktadır. Tüm bunların yanında kivi, kozmetik sanayinde sabun, şampuan, duş jeli, dudak kremi ve esans yapımında kullanılmaktadır
Öncelikle bir C vitamini deposu olan kivinin düzenli tüketilmesi halinde özellikle kış aylarında görülen solunumla ilgili şikayetlerin azaldığı yönünde bilimsel veriler bulunmaktadır. Örneğin Italya’da 2004 yılında 18.000 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, C vitamini içeriği yüksek meyve tüketen bireylerin % 44’ünde solunumla ilgili sorunla karşılaşma riskinin azaldığı belirlenmiştir. Zaten eskiden beri astım hastalarında, nefes açıcı ve öksürük kesici olarak kullanıldığı bilinmektedir. Yapılan başka bir araştırmada olgunlaşmış kivi meyvesinde proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerden 15 tanesi belirlenmiş olup (toplam olarak 3359 µg / 100 g taze meyve), özellikle arginin, glutamin, asparagin amino asitleri daha yoğun olarak saptanmıştır. Arginin aminoasitinin kanı sulandırdığı, erkeklerde iktidarsızlığa iyi geldiği, glutaminin beyin ve merkezi sinir sisteminde yoğun olarak bulunduğu belirtilmektedir. Son yıllarda kivi tohumlarından elde edilen ekstraktlar sağlıklı beslenme amacıyla da kullanılmaktadır. Kivi kanseri başlatan genlerde mutasyonu önlemede etkili olan anti mutagenik bileşikler (beta karoten, glutathion, lutein ) içermektedir.
Özellikle lutein amino asitinin prostat, akciğer ve kolon kanserine iyi geldiği bildirilmektedir. İskoçya’ da Rowett Araştırma Enstitüsü’nde gönüllü bireylerle yapılan bir çalışmada, 3 haftalık periyotta kivi tüketimi sonucunda yapılan tahlillerde, kan plazmasında C vitamini içeriğinin arttığı, lenfositlerde DNA zararının belirgin bir şekilde azaldığı saptanmıştır. Sonuçta, kivinin anti kanserojen özelliği ile, vücudu koruma bakımından önemli olduğu bildirilmiştir. Kivinin, yan etki göstermeksizin kanı sulandırarak, kalp krizini de önlediği yapılan bilimsel araştırmalarla saptanmıştır. Tüm bunların yanında kolesterol düşürücü, kabızlık giderici, depresyon önleme ve stres azaltıcı, vücut şekerini düzenleyici, trigliserit düşürücü, görme gücünü iyileştirici, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici, çocuklarda kemik ve beyin gelişimini arttırıcı, kilo koruma ve form tutmayı sağlama gibi daha birçok özellikleri nedeniyle kivi son derece sağlıklı bir meyvedir.
Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2018, 23:41