Yeniden doğsan nasıl doğmayı istersin denildiğinde, “yine aynı, böyle küçük adam olarak doğmayı isterdim” Böyle diyordu, yaşamı çok seviyordu, yaşadıklarını hep çevresine pozitif enerji vererek paylaşıyordu ama Recep Can Çelik'i maalesef kaybettik....
M. Kemal AYÇİÇEK
(özel)-Sürekli gülümseyen bir “küçük adam”..bizim Keloğlan filmlerinden tanıdığımız o sevimli “cüce”yi anımsatıyor. Uzaktan görüldüğünde hemen “çocuk” sandığınız ama konuştuğunuzda, yaşına rağmen çok da olgun olduğunu, geniş bir bakış açısı olduğunu anlıyorsunuz..bir empati yapıp, kendinizi onun yerine koyuyorsunuz, “nasıl bir hayatı var acaba?” diye iç geçirdiğiniz, hatta biraz ezik, biraz da acınası baktığınız biri, konuştukça şaşırtıyor sizi.. hayatı sevmiş, kendisiyle barışık ve tüm “özürlü”lere de örnek olabilecek bir sempatikliği var…Recep Can Çelik’ten söz ediyorum..“İki kıza çıkma teklif ettim, bana “boyuna bakta gel” dediler. Sevmekten nefret ettim, odur budur artık sevmemeye karar verdim. Sonra pişman oldular ama ben yüz vermedim. “tekrar arkadaş olalım” dediler ama ben onları affetmedim. Boyumun kısalığına laf ettirmem. Bana küçük adam denilmesi hoşuma gider, ama “cüce” denmesine fena halde bozulurum. Nede olsa küçük adam da “adam” kelimesi var.” Bu sözler ona ait..
Recep Can Çelik, 19 yaşında bir delikanlı..ama boyu ufak kalmış..Tıp dilinde “Akondroplazi”( En sık rastlanan kol ve bacak kısalığıdır. 26 bin-40 bin doğumda bir görülür. hastalığın kendine has bir yüz görünümü kısa ve orantısız kol ve bacaklar vardır. ekstremitelerin proksimal (üst taraf) uçları kısadır) deniliyor rahatsızlığına gerçi ama halk dilince de “cüce” denilen bir delikanlı. Ergenlik çağlarında haline isyankar birisi..Televizyon seyrederken Artvin’de gözleri görmeyen bir kızın Elif’in hikayesini dinlediği sırada o kızın , “gözlerim görmüyor belki ama kalbim atıyor ya, ben nasıl isyan ederim” diyişinden sonra isyana tövbe etmiş, ve kendiyle barışık bir insan haline geldiğini söylüyor. Yeniden doğsan nasıl doğmayı isterdin diye soruyorum, gülen gözlerle bana bakıp, “yeniden doğsam yine böyle doğmayı isterdim, mutluyum” diyor.
Rize’nin Çayeli ilçesi’nde Vakıfbank Lisesi’nde son sınıfta okuyor Recep Can Çelik. Aslen Çayeli, Büyükköy Derecik mahallesinden.bir buçuk dönüm çaylıkları var. Babası Ramazan Çelik’te kendisi gibi, küçük adamlardan. Annesi Yasemin hanımın boyu normal ama 8 yaşındaki kız kardeşi Nursema, Çölyak hastası..( Çölyak Hastalığı ince bağırsağın, GLUTEN adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen alerjisi, hassasiyetidir. Buğday, Arpa, Çavdar ve Yulaf gibi tahıllar GLUTEN içerir.
Alınan gıda, ince bağırsakta bileşenlerine ayrıştırılıp bağırsak mukozası üzerinden kana karışır. Vücudumuzun yeterince gıda alabilmesi, ince bağırsakta çok sayıda bulunan ve VİLLUS çıkıntıları olarak adlandırılan kıvrımlar tarafından sağlanır. Çölyak Hastaları glutenli yiyecekler tükettiklerinde bağırsak mukozasında alerji nedeniyle villus çıkıntıları ve kıvrımları tahrip olarak azalır ve küçülürler. Böylece bağırsak yüzölçümü gittikçe azalır ve alınan gıdalar emilemez hale gelir. Sonuçta beslenme yetersizliği, arkasından da hastalık belirtileri ortaya çıkar)..
Doktorlar Rize ve Trabzon’da yüzde 10 (özürlü)sakatlık raporu vermişler Recep Can Çelik’e..”Babama yük olmamak için okuyorum, hani babadır ama bir yere kadar baba da bakar insanı..belki demez ama , artık yeter,bakın kendinize der bir gün.nitekim oda benim gibi aynı boydayız.benim boyum 1.25 cm.kilom 43..çocuklarla konuştuğum zaman bana “onlar senin eşdaşınmı onlarla konuşuyorsun” diyorlar.ona bozuluyorum..adamlar benimle boyum kısa diye konuşmuyor, beni adam yerine koymuyorlar belki ama ben insanım. Ve ben küçük çocuklarla konuşurken onları motive ediyorum, onlara “ben yemek yemedim, boyum kısa kaldı, siz yemeklerinizi yiyin benim gibi olmayın” diyorum.
Boy farkı var diye çoğu insanla rahat bir arkadaşlık yapamıyor ama onu tanıyan bilen boyunun iki katı arkadaşları da yok değil. Kendi adı ve soyadını taşıyan Recep Çelik’le aynı mahalleden çocukluk arkadaşı mesela..kendiyle barışık bir liseli..ama sevmediği ders de var, “dil ve anlatım” dersinden çekmedim, hiçbir dersten çektiğim kadar, öğretmeninin bir kompozisyon isteği yüzünden..”beceremiyorum, kompozisyonu beceremiyorum ama onu anlatamıyorum öğretmenime..o yüzden bana kızgındır” diyor. Sınıfta zaman zaman cezalarda alıyor mesela, yere döktüğü suyu ona paspasla sildirilmesi bu cezalardan biri sadece..
Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu’na gitmek istediğini ama nasıl ulaşması gerektiğini henüz bilemediğini söylerken Recep Can Çelik, bunun sebebini soruyorum..Devletten “özürlü” maaşı aldıklarını ama o Çölyak hastası olan 8 yaşındaki kardeşi Nursema Çelik’in beslenmesinin ailesinin belini büktüğünü anlatıyor..
“Kardeşim her şeyi yiyemiyor, yurt dışından geliyor onun yiyebileceği ürünler.geçen ay babam, sadece bir kutu için 350 bin lira para ödedi. Baksanız içinde 8 tane biskuvi, 5 tane cubuk ve cikolata benzeri ürünler.2 milyonda bir görülen hastalık kardeşiminki. Bir sağlam insan olsa, gücü kuvveti yerinde olan gider inşaatta çalışırsın ama bizim öyle imkanımız yok. Bu konuda konuşamayan ve duymayan özürlüler bizden daha şanslı.güce kuvvete dayanan işleri onlar yapabilir ama onlara yetişemiyorum işte..kendim için değil, kardeşim ve ailemiz için valibeye gideyim diye düşünüyorum işte..”
Recep’e, “Sen, seni yaz” diyorum, o da yazıyor;
“Hayata bundan tam 19 yıl önce gözlerimi açtım.Hayatın zorluklarını çok erken yasta yasadım. Yaşıtlarım gülerken eğlenirken ben köşeme çekilmiş ağlardım. çok kıskanırdım onları neden diye sorardım kendi kendime. Hayata çok isyan ettim. ‘neden ben diye’ ! Bu hayatta yaptım en büyük hatam oldu.Bunu o zaman düşünemezdim tabiî ki de Babam ve ben akondropilazi hastasıyız kardeşim, çölyak hastası annem maraz hastası bir aile de bu kadar mı sorun olur derdim. Allahım beni affetsin çok büyük günah isledim. Hayatım birden nasıl değişti diye merak edeniniz olabilir. Hayatımda iste o cahillik yıllarında bereket denen bir programda bir genç kızın hayatından bir kısada olsa bir şeyler izlerken o kıza ‘Sen Allaha isyan ediyor musun’ diye soruldu. ‘Asla edemem ki benim kalbimi şuan konuşmamı sağlayan kim sizce tabiî ki de ALLAH'ım’ diyince ben mahvoldum. Ben ne yaptım ben ne kadar cahilmisim dedim ağladım. Belki de 2-3 saat.. o gece işte hayatın nasıl bir oyun olduğunu anladım. Hayatın çok kısa olduğunu bu hayatta gülerken yaşana bildiğini anladım. O günden sonra o isyan eden o hayattan hiç beklentisi olmayan uzgün içine kapanık Recep gitmiş sanki yerine farklı biri gelmiş gibi oldum. Çok değişmiştim.onunda farkındaydım ama o günleri düşündüğümde çok üzülüyorum. kendime her defasında ALLAH'ım beni affet diyorum. Size soruyorum arkadaşlar kimileri hiç değmeyecek bir şey için kendini üzer isyan eder? hiç ama hiç anlayamam o kişileri çok da kızarım ne gördünüz bu hayatta neler yasadınız? bende birşey yaşamadım benden kötüleri de yok mu? Var tabiî ki de. onlarda inşallah benim gibi hayattan bir ders çıkarırlar. Hayatın o kadar da acımasız olmadığını anlarlar.Hayat kısa arkadaşlar ben bunu bilir bunu söylerim. Gülün güldürün ki sizlerde kazanın. Her şeye Rağmen Yaşamak Güzel be arkdaşlar hayatı ben gibi yaşamanızı ben gibi gülmenizi canı gönülden isterim.Saygılarımla.. Recep Can Çelik”...
Vefat etti
Bu "Cüce", "Küçük adam", 6 ay önce beyninde bir ur tespit edilmesi ile tam 3 kez ameliyat geçirmiş, ana damara yakın olan ur, ne yazıkki 3 ameliyatta da alınamamış ve son ameliyatının ardından bitkisel hayata girmiş ve 18 Mayıs'ta da vefat etmiş. arkadaşı Recep Metin, "onu 19 mayıs 2012'de toprağa verdik, üzüntümüz sonsuz" diyor, hem okul arkadaşı ve hemde mahalle arkadaşı olarak. Bizde Recep Can Çelik'e Allah'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dilyoruz. Mekanı Cennet olsun.(mka)
Güncelleme Tarihi: 21 Kasım 2018, 23:02
benim abim ölmedi sadece yanmzda değil ben onu hala yüreğimde taşıyorum ve bende isyan etmiyorum hastalığıma bunları hep abim öğretti bana isyan etme senden kötüleri var diye şuan yavaş yavaş iyleşiyorum abimin sayesinde..