,

Durban iklim görüşmeleri: Son şans mı?

Greenpeace'ın geçtiğimiz hafta yayımladığı bir rapor, Eskom, Shell gibi dünyanın önde gelen şirketlerinin iklim anlaşması süreçlerinde hükümetleri nasıl etkilediğini ortaya koymuştu.

Durban iklim görüşmeleri: Son şans mı?
 Durban- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 17. Taraflar Toplantısı Güney Afrika’nın Durban kentinde bugün başladı. Greenpeace, tüm hükümetleri, karbon salımlarına neden olan şirketler yerine iklim değişikliğini önlemek için acil adımlar atılmasını isteyen insanları dinlemeye çağırıyor .   Greenpeace’in geçtiğimiz hafta yayımladığı bir rapor, Eskom, Shell gibi dünyanın önde gelen şirketlerinin iklim anlaşması süreçlerinde hükümetleri nasıl etkilediğini ortaya koymuştu. Rapora göre, iklim değişimine neden olan karbon salımına en çok neden olan şirketler ve bu faaliyetlerden kar sağlayanlar, iklim değişikliğini önleme konusunda anlaşmalar yapılmasının önüne geçmeye çalışıyor. 
 Eğer bu yıl Durban’da da hükümetler arası bağlayıcı bir anlaşma ortaya çıkmazsa, bu, Kyoto Protokolü’nün de sonu anlamına gelebilir. Amerika, Kanada ve Japonya gibi ülkeler, Kyoto Protokolü’nün 2012’den sonra başlayacak ikinci dönemine katılmayacakları yönünde açıklama yaptılar. 

 Türkiye, salımlarını en hızlı artıran ülke
Durban’daki görüşmelere Türkiye de katılıyor ancak herhangi bir karbon salımı azaltım hedefi yok. Bunun sebebini ise hükümet Türkiye’nin iklim değişikliğinde çok büyük bir payı olmaması ile açıklıyor. Ancak Türkiye, son 10 yılda tüm dünyada sera gazı salımlarını en hızlı artıran ülke. 

 Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, “İklim değişikliğinin etkilerinin sosyal ve ekonomik kalkınmayı şiddetli bir şekilde baltaladığını açıkça ortada. Bugün Somali'de yaşananlar bunun sadece bir örneği. İklim değişikliğinin en büyük nedeni ise kirli enerji yatırımları. Hükümetler, çevreyi kirleten şirketlere verdikleri desteği bugün kesmezse, dünya iklim değişikliğinden çok ağır şekilde etkilenecek. Türkiye hükümeti de bu küresel sorumlulukta üzerine düşeni yapmalı. 50 kömürlü termik santral planı ile Türkiye, önümüzdeki dönemde iklim değişikliğine en fazla katkıda bulunacak ülkelerin başında geliyor. Bugün yapılacak enerji yatırımları, önümüzdeki 80 yılı etkileyecek. Türkiye 2015 sonrası artan karbon emisyonları nedeniyle cezalar da ödemeye başlayacak. Kyoto Protokolü'nü kaybetmek ve daha zayıf kuralların ve daha az şeffaflığın olduğu bir sisteme doğru hareket etmek iklim değişikliğiyle mücadeleyi de kaybetmek anlamına gelir. Hükümetleri bundan fayda sağlayan çok uluslu şirketleri değil, bizleri dinlemeye çağırıyoruz” dedi.
 Öte yandan,2009’da dünya çapında yapılan bir araştırma, insanların %73’ünün iklim değişikliği ile mücadeleyi dünyadaki sorunlar sıralamasında üst sıralara koyduğunu gösteriyordu. Yakın zamanda tekrar yapılan araştırma, Kopenhag İklim Zirvesi’nden sonra küresel ekonomik krizle rağmen bu oranda bir miktar aratış olduğunu gösterdi. Eurobarometer kamuoyu araştırmasının Ekim 2011’de yayımlanan araştırmasına göre, 2009’dan sonra Avrupalıların iklim değişikliği konusundaki endişeleri arttı ve 10 kişiden yaklaşık 8’i, iklim değişikliği ile mücadelenin ekonomiyi canlandıracağını ve yeni iş olanakları yaratacağını düşünüyor. 

Fotoğraf altı: Greenpeace ve Tcktcktck gönüllüleri, Güney Afrika’nın Durban kenti sahiline bir rüzgar türbini dikerek, karar vericilere kirli enerji yatırımlarından vazgeçmeleri ve yenilenebilir enerjiyi tercih etmeleri yönünde bir mesaj iletti.
 
Öte yandan, 
 
Türkiye, AB Çevre Faslı'nda önemli bir adım attı. 27 Nisan 2012
ANKARA - Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik yayımlandı.

 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik 25 Nisan 2012 tarih ve 28274 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girdi.  

 İklim değişikliği ile mücadele kapsamında önemli bir adım olan yönetmelik ile ulusal sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmını teşkil eden elektrik ve buhar üretimi, petrol rafinasyonu, petrokimya, çimento, demir-çelik, alüminyum, tuğla, seramik, kireç, kağıt ve cam üretimi gibi sektörlerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının tesis seviyesinde izlenmesi,  doğrulanması ve raporlanmasına dair usûl ve esaslar düzenlendi.

 Bu sistem ile sera gazı emisyonlarının tesis seviyesinde izlenmesi ve düzenli olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na raporlanması sağlanacak, ülkemizin sera gazı emisyonlarının daha kesin şekilde hesaplanması mümkün olacak.

 İşletmelerce hazırlanan sera gazı emisyon raporları, Bakanlığa gönderilmeden önce,  TÜRKAK tarafından akredite edilecek ve Bakanlıkça yetkilendirilecek bağımsız kuruluşlarca doğrulanacak. Oluşturulan doğrulama sistemi ile tesis bazında hazırlanmış olan emisyon raporları, yerinde inceleme yapılarak doğruluğunun kontrolü sağlanacak. Yönetmeliğin uygulanması ile tesis bazında sera gazı emisyonlarına ilişkin şeffaf, doğru, karşılaştırılabilir, tam ve tutarlı veri ve bilgi üretimi sağlanmış olacak.

 Yönetmelik kapsamına giren tesisler, her yıl düzenli olarak izleme, doğrulama ve raporlama sürecine tabi olacak. Her yıl hazırlanıp Bakanlığa gönderilecek olan sera gazı emisyon raporları tesislerin bir önceki yılda gerçekleştirdikleri faaliyetler sonucunda oluşan emisyonların miktarını içerecek. Yönetmeliğe göre tesislerin raporlama yükümlülüğü 2016 yılında başlayacak ve 1 Ocak – 31 Aralık 2015 tarihleri arasında gerçekleşen emisyonları içerecek.

 Ülkemizin iklim değişikliği politikalarının oluşturulmasına ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda atılacak adımların uygulanmasına yönelik temel altyapı olacak yönetmelik ile AB Çevre Faslı Müzakerelerinde önemli bir adım atılmış oldu.

Greenpeace’in ‘iklim değişikliği ile mücadelenin önünü tıkayan şirketlere ilişkin raporu için //www.greenpeace.org/international/en/publications/reports/Whos-holding-us-back

Güncelleme Tarihi: 05 Mart 2014, 08:56
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER