M. Kemal AYÇİÇEK
Son yıllarda Karadeniz yaylalarının ünü yayılıp da İran, Azerbaycan, Gürcistan, Dubai veya Suudi Arabistan'dan da bölgemiz yaylalarına insanlar akın akın gelirken, biz yerimiz de durur muyuz. Biz de çıkıyoruz sık sık yayla gezilerine tabi. Bir çok yaylanın adına bakmaksızın, bir sebep bulup gitmeye çalışıyoruz. Bu gezilerimizde elbette daha önceleri de yaylalara çıktığımız arkadaşlarla yayla tekrarlarına da düşüyoruz. Her farklı gidişimiz de her bir yaylanın siluetinin değiştiğini, fiziki görüntüsünün farklılaştığını gözlemliyoruz. Bu farklılaşma, o yaylalarda daha önce gelinip,gidilmiş ve belki ihmal edilmiş Hardama(ahşap çatı kaplaması)ları çürümüş, kaybolmuşken birer kelifken şimdi onların yerlerinde sadece yedi günde tamamlanabilen prefabrik konutların birer mantar gibi dikiliyor olmasından kaynaklanıyor.
Hele bir de yaylanız, şimdilerde yol yapım çalışmaları hummalı bir şekilde süren Gümüşhane, Trabzon ve Bayburt’un neredeyse ortasında bulunan Çakırgöl Turizm Merkezi’ne yakınsa, bu yapılaşma yoğunluğunu daha da fazla görebiliyorsunuz. Geleneksel yaylacılık yerine bu yeni konutlar, bu yeni yaylacıların “yaylacı” olmaktan çok tıpkı Akdeniz ve Ege’deki gibi yaylaları, birer tatil köyü şeklinde kullanacaklarını gösteriyor. Çünkü yeni yapılan yayla evlerinde, yaylacılığın en önemli gerekçelerinden biri olan hayvan besiciliği ve dolayısıyla da süt, tereyağı, peynir gibi ürünlerin elde edilmesini sağlayan hayvanlar için ahırlar bulunmuyor. Sadece tatil amaçlı yapılar olunca da biraz da yöre mimarisi yerine daha çok kentlerdeki binaları çağrıştıran yapılar dikkat çekiyor.
Mesela Gümüşhane’ye bağlı Acısu yaylasının hemen yukarısında bulunan Yeni yayla’da ardı ardına yapılan yeni yayla evleri, birer villayı andırırken, halk arasında Yomralıların yaylası (Kasaboğlu) olarak bilenen ve Camiboğazı yaylası yolu üzerinde bulunan Yaylada da betonunu attıktan sonra sadece yedi günde 68 metrekarelik bir prefabrik eve 25 bin liraya sahip olabiliyorsunuz. Ancak bu yeni yayla konutlarını tabi öyle her aklına esenin yapması anlamında değil de , o yaylanın çocuğu değilseniz yapamıyorsunuz. Mutlaka o yayla nüfusuna sahip olmanız ve daha önceden aynı yayla ile bağınız olması gerekiyor. Aksi halde size kamu hizmetlerinden sayılan mesela elektrik verilmiyor. O zaman da yayla evinizin yanında varsa bir akarsu, o akarsudan kendiniz elektrik üretip, evinize bağlayabiliyorsunuz.
Yeniyayla’da villa tipi taştan bir ev yapmış olmasına rağmen İsmet Yaren, ulusal enerji hattından elektrik alamayınca bu kez o evinin aydınlatılması için 6 bin lira harcayarak enerji ihtiyacını amatör bir şekilde de olsa kontrolsüz enerji üretimi ile kendi santralinden karşılamak zorunda kalmış. Aynı enerjinin kontrol sistemi ile de üretilmesi elbette biraz daha fazla masraf gerektiriyor.İşte İsmet Yaren'in bu yayla evine verdiği kontrolsüz enerjiyi görmeye gidiyoruz. yanımızda yine o bir parmak kalınlığında da olsa bölgede akan tüm su kaynaklarının boşa akmaması gerektiğini düşünen Enver usta'da, buradaki kontrolsüz elektrikte ölçümler yapıyor ve bu enerjinin kontrollü olması halinde voltaj düşüklüklerinin yaşanmayacağını ve tüm elektrikli cihazların çalışabileceğinin artık mümkün olduğunu söylüyor. oradan Acısu yaylasındaki dağ tesislerine geçiyoruz. yol kenarında 5-6 ayrı noktadan akan madensularını geçip, tesise varıyoruz ki tesisin önünde de sürekli boşa akan bir acısu çeşmesini görüyoruz. orada tatlı çeşmesine de "tatlı su" diye levha konmuş, öylesine fazla maden suyu kaynağına sahip ki yayla, tamda adının hakkını veriyor.
Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr. Serkan DOĞANAY'in www.insanbilimleri.com daki İşlevsel değişim sürecinde Çakırgöl çevresinde yaylalar ve yaylacılık.” Konulu incelemesinde yayla evlerini şöyle tanımlıyor;
“Meskenler bir bölge ve onun egemen kültürü hakkında birçok özelliği ortaya koyar.Kır yerleşmelerini şehirlerden ayıran karakteristik farklılıklardan birisini meskenler oluşturur. Meskenlerin şekillenmesinde doğal ve beşeri faktörler kadar ekonomik faktörlerin de etkisi vardır. Çakırgöl çevresindeki yaylalar, orman üst sınırı üstündeki kuşakta bulunurlar. Bu nedenle geleneksel yayla meskenlerinin yapı malzemesi taştır. Doğu Karadeniz genelinde olduğu gibi inceleme sahamızda da geleneksel yayla evlerine kelif adı verilir .
Taşların üst üste konulması ve üzerinin tahta, çinko vb. çatı örtü gereciyle kapatılarak oluşturulmuş basit kulübeler yayla evlerini meydana getirmektedir. Bu evlerin bitişiğinde taş duvarlarla inşa edilmiş ve hayvanların gecelediği hayvan barınakları da bulunmaktadır. Zira bir kır evini eklentisinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Küçükbaş hayvancılıkla uğraşan ailelerin meskenleri yanında ise ahşap veya taş malzemeyle çevrilmiş ve yörede çevirme olarak adlandırılan ağıl bulunur. Ancak son yıllarda yayla konutlarında önemli bir dönüşümün yaşandığı ve geleneksel yayla konutları olan keliflerin sayısının hızla azaldığı dikkati çekmektedir. Bu nedenle ikametgâh olarak kullanılan kelifler hemen hemen ortadan kalkmıştır. Bunda sosyo-ekonomik değişim, ulaşım ağı ve araçlarının gelişmesi gibi faktörler etkili olmuştur. Bunun yanında refah seviyesinin de yükselmesi, çağdaş yapı gereçlerinin kullanılarak kıyı kuşağındakilere benzeyen meskenlerin yapılmasına zemin hazırlamıştır. Bu meskenler ya altı ahır üstü ikametgâh olmak üzere iki katlı ya da tek katlı ve hemen yanında hayvan barınağı şeklinde yapılmaktadır. Yayla meskenlerinde çatı örtü gereci olarak çinko kullanılmakta ve kışın bol kar yağması nedeniyle çatılar eğimli yapılmaktadır.
İklim özellikleri nedeniyle, çatı örtü gereci olarak kiremit çok nadir kullanılmıştır. Araştırma sahasındaki yayla yerleşmelerinde konut sayıları 5 (Mezarlık yaylası) ile 45 (Kurtdere yaylası) arasında değişmektedir. Konut sayılarının fazlalığı bakımından Kurtdere (45 konut), Kasapoğlu (40 konut), Karahava (28 konut) ve Mizit (20 konut) yaylaları başta gelir. Hayvancılık ekonomisinin gittikçe önemini yitirmesi, yaylalardaki konut sayısının azalmasına ve birçok yayla konutunun boş kalmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim geçmişte35 yayla evinin bulunduğu Marandoğlu yaylasında günümüzde 13 konutun işlevselliğini sürdürmesi bu dönüşümün tipik bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ayrıca dikkati çeken bir diğer özellik de yaylacılık mevsimi boyunca bazı yayla konutlarının boş kalmasıdır. Bu durum, hayvancılığın terk edilmesiyle birlikte, birçok insanın rekreasyon amacıyla yaylaya çıkmaya başlamalarıyla açıklanabilir. Özellikle hafta sonlarında bu tür ziyaretlerin yoğunlaştığı gözlenmiştir.
Ancak son yıllarda yayla konutlarında önemli bir dönüşümün yaşandığı ve geleneksel yayla konutları olan keliflerin sayısının hızla azaldığı dikkati çekmektedir. Bu nedenle ikametgâh olarak kullanılan kelifler hemen hemen ortadan kalkmıştır. Bunda sosyo-ekonomik değişim, ulaşım ağı ve araçlarının gelişmesi gibi faktörler etkili olmuştur. Bunun yanında refah seviyesinin de yükselmesi, çağdaş yapı gereçlerinin kullanılarak kıyı kuşağındakilere benzeyen ve çoğunlukla doğal ortamla uyumsuz meskenlerin yapılmasına zemin hazırlamıştır. Bu meskenler ya altı ahır üstü ikametgâh olmak üzere iki katlı ya da tek katlı ve hemen yanında hayvan barınağı şeklinde yapılmaktadır. Yayla meskenlerinde çatı örtü gereci olarak çinko kullanılmakta ve kışın bol kar yağması nedeniyle çatılar eğimli yapılmaktadır. İklim özellikleri nedeniyle, çatı örtü gereci olarak kiremit çok nadir kullanılmıştır.”
Aynı incelemede Doç Dr. Doğanay, Çakırgöl Turizm Merkezi’ne yapılan yol çalışmaları için “doğal ortama yapacağı olası zararlar açısından endişe vericidir.” diye kaygılarını dile getirirken;
“ Ancak dağlık alanlardaki bazı doğal miras alanlarının korunması noktasında, buralarda ulaşım ağının çok geliştirilmemesi etkili bir yaklaşım olabilir. Nitekim Çakırgöl çevresinin kış turizmi merkezi olarak geliştirilmesi amacıyla, yeni bir yol güzergâhının Altındere Vadisi Milli Parkı sınırları içerisinde sürdürülmesi özellikle doğal ortama yapacağı olası zararlar açısından endişe vericidir.
Doğu Karadeniz bölümünde doğal ortam koşulları yaylacılık faaliyetine son derece elverişlidir. Ayrıca bilindiği üzere kıyı kuşağında bahçe tarımı (çay ve fındık tarımı gibi) yoğunlaşmıştır. Bu nedenle kıyı kuşağı, yazları hayvan otlatmak için elverişli değildir. Bunu dışında kalabalık nüfuslu olan bazı ailelerin hayvancılık gibi ikinci bir ekonomik faaliyet alanına ihtiyaçları vardır. Çakırgöl çevresinde Kurtdere, Karahava, Kasaboğlu, Mezarlık, Taşınaltı, Cami boğazı, Mizit, Ortayayla, Marandoğlu, Deveboynu ve Gırlavu gibi yayla yerleşmeleri bulunmaktadır. Hayvancılık faaliyetine bağlı olarak gelişen yaylalardan özellikle Cami boğazı ve Kurtdere yaylalarında turistik işlevler yavaş yavaş ön plâna çıkmaya başlamıştır. Hafta sonlarında yoğunlaşan ziyaretçiler, piknik, kamp ve yürüyüş gibi rekreasyonel aktiviteleri gerçekleştirirler.
Bu nedenle sahanın flora özelliklerini genel olarak çıplak yamaçlar ve nemli Alpin çayırlıklar oluşturur. Bu bitki örtüsü, kuşkusuz yöredeki hayvancılığa bağlı olarak gelişen yaylacılığı teşvik etmektedir. Çevrenin orman örtüsünden yoksun olması ve doğal ortamın gittikçe bozulması, yaban hayvan varlığını da olumsuz yönde etkilemiştir. Bununla birlikte tilki, kurt, çakal, keklik ve ayı gibi hayvanlara nadir de olsa rastlanmaktadır. İnceleme alanını oluşturan dağlık alanda, sık aralıklarla kaynak sularına (yöresel adıyla göze) da rastlanmaktadır.Temiz ve berrak kaynak suları, balık yetiştiriciliği için de önemli bir potansiyeldir. Ancak yaylalardaki meralarda suni gübre kullanımının artması, çevredeki akarsuların da kirlenmesi sorununu gündeme getirmiştir.”diyor.
Bölge illeri Artvin,Rize, Trabzon, Ordu, Gümüşhane, Giresun ve Ordu valilerinin yaylalardaki çarpık yapılaşmanın önüne geçmek için sık sık bir araya geldiğini biliyoruz. Ancak, ortada uzungöl ve Ayder gibi, başlangıçta çok ciddi tedbirler alınmadığı için şimdi önlem alınmasında zorlanılan yaylalardan ders alarak, Çakırgöl Turizm Merkezi ve çevresindeki yaylaların daha sıkı izlenmesi gerekir. Yoksa yaylalarda önceleri kelifler vardı, o kelifler kalktı, yerlerine bölge mimarisine uygun yayla evleri yapıldı, şimdi onlarda prefabrik konutlar veya villa tipi yapılarla bir değişimi beraberinde getirirken insan ister istemez “yaylalar tatil köylerine mi dönüyor?” diye düşünmeden edemiyor. O zaman geleneksel yaylacılığın ölmesi ve tatil yaylacılığı mantığı da bölgemizdeki “yayla”cılık mantığının da geleneğinin de bitmesi anlamına gelir.
Evet, bölgemiz yaylaları Turizmden tabiî ki nasibini alsın ama yöre halkının değerleri olduğu gibi korunarak yapılsın tüm tesisler, yatırımlar ve konutlar. Yeni yapılacak konutların yayla evlerini ortadan kaldıracak bir baskı yapmasına da izin verilmemeli. Şimdi 2 yılda tamamlanacağı belirtilen Çakırgöl Turizm Merkezi karayolu çalışmalarında 4 ayrı koldan dere ıslahı ve istinat duvarlarının yapımı için yağmur ve sis denmeden harıl harıl bir çalışma sürüyor. Altındere vadisi’nde çevrecileri gördüklerinde çıldırtacak şekilde yüzlerce karaçam ağacı kesildi ama kesilen bu ağaçlarda gelebilecek tepkiler dikkate alınarak belki hemen yol kenarlarından kaldırıldı. Yoldaki yoğun çalışmalar, ister istemez yine Camiboğazı ve çevresindeki yaylalara çıkışı, alternatif yollarla sağlanınca, turizm amaçlı tesisler de bu yıl beklentilerinin çok altında bir hareketlilik yaşanmasıyla yetinmek zorunda kaldılar.
Güncelleme Tarihi: 06 Ağustos 2012, 19:08