,

Çıldır’da Gaşgalı yolculuk!

Göl kıyısındaki kayıkların kenarına oturdu, “bana biraz temiz kar” ver dedi, verdim. Bir yandan karı emerken ona donmuş Çıldır gölü hatırası diye bir de fotoğraf çektim. Tam o sıra da ,” Burası göl değil ki, donmuş deniz” dedi ve güldü.

M. Kemal AYÇİÇEK – Ardahan – 7 Mart 2020

Güzel bir günün ardından sevdiğimiz yemek geliyor masaya, çiğ köfte de dahil tabi, ardından çay kahve derken yatıyoruz. Gecenin bir yarısı, bitişik oda da yatan annemin sesini duyar gibi oluyorum, hayal meyal ama “ağızım kuruyor” sözü aklıma geliyor, kalkıp üç köy elmasını temizce yıkayıp, odasına geçiyorum. Annem yatağın da oturur halde, kardeşim de yanın da ama konuşmuyorlar, ben ışığı yakıyorum ve “hayırdır, neden yatmadın” diyorum da öylesine işte!

Kardeşim cep telefonunda onunla ilgileniyor da ya annem, yatağında oturur durum da sadece, ben de yanına oturuyorum .“Elma getirdim, susamışsındır diye düşündüm” dedim, gülermiş gibi yaptı, sonra “Yok, susamadım, elma da istemem! Hala korkuyorum, Uyuyamadım, kâbuslar görüyorum sürekli, ya siz o kızakla göle batsaydınız biz ne yapacaktık?” dedi. Bu kez kardeşimle birlikte gülmeye başladık! Gülüşümüz, belki bize göre hikaye de ya anneme göre ne anlama geliyor?! İşte onu bilemiyoruz!

çıldır gölü kenarındaki kayıklar

Yıl da iki kez Ardahan’a gidiyoruz, orada bir emanetimiz var! Kah onu özleyince kah o bizi özleyinceye denk (!) getiriyoruz bu gezileri ama yılın hangi ayına denk gelirse artık, kar, kış, yağmur pek etkilemiyor. Çam geçidine varmadan Sahara’yı henüz çıkmıştık ki, çığ düşen yolu açmaya çalışan karayolları ekibine rastlıyoruz. Gece saatleri ve üç araç, bir yandan yolu kar ve buzdan temizliyor, diğer yandan da yol kenarında tehlike yaratan kar birikintilerini atıyorlar.

Bir keresin de öylece yolsa koyulmuştuk ama Şavşat’ın Yavuz köyüne vardığımız da kar bastırdı, bir gece yarısı çam geçidin de yolda kaldık. Allah’dan karayollarının yol bakım aracına denk geldik de biz, yirmi dakikalık kaygılı uğraştan sonra kurtarıldık! O yüzden Karayollarının tüm yol bakım ekipleri, belki pek gözükmezler (geceleri çalıştıklarından) ama binlerce insanın duasını alırlar, buradan onlara tekrar teşekkür ediyoruz.

Geçen yıl buraya yanı Çıldır gölüne 17 Mart’ta gelmiştik, gölün buz kaplı halini görebilmek için ama yok, göldeki buz erimeye başlamış ve kıyıdan beş metre kadar açılmıştı. Göldeki buz, kıyıdan itibaren çözülüyordu! Hani TV’ler de gördüğümüz o buzları kırıp, balık tutan insanlar vardı kafamız da belki görürüz diye ama olmadı hevesimiz kursağımız da kalmıştı! Ne kızak ne bir at bile görememiş, “tüh kaçırdık, keşke bir hafta önce gelebilseydik” diye yakınmıştık.

çıldır gölün de gaşga

Şimdi biz Mart’ın yedisin de burada yani Çıldır gölündeyiz ve Çıldır gölü tamamen buz! Aynı rakımdaki mesela Çıldır gölünün komşusu Aktaş gölü ise buzlu değildi. Onun da nedeni Aktaş gölünün suyunun sodalı olmasıydı. Çıldır gölü tatlı su ama Aktaş gölünün suyu sodalı idi. Aktaş gölünün yarısı Türkiye’nin yarısı da Gürcistan’ın gölü, Gürcistan’la ortak gölümüz Aktaş!

Önce Göle bakan köyüne giden yoldan gidelim dedik Çıldır gölüne, Çıldır ilçesinin hemen çıkışından sağa ayrılan yoldan gidiliyor. Genel de buraya gidiyorduk, çünkü burada kuş gözlem evi de var aynı zaman da ve sosyal tesisler de mevcut! Göle hâkim de bir yer ve burada gölün kıyısına çekilmiş halde kayıklar da var! Yaşlı annem, araçtan inerken de binerken de yoruluyor, bu yüzden de araçtan inmeyi çok sevmiyor. Ama tamamı buz tutmuş Çıldır gölü kıyısına gelip de araçtan inmemek olmazdı. Onu araçtan indirdim. Göl kıyısındaki kayıkların kenarına oturdu, “bana biraz temiz kar” ver dedi, verdim. Bir yandan karı emerken ona donmuş Çıldır gölü hatırası diye bir de fotoğraf çektim. Tam o sıra da ,” Burası göl değil ki, donmuş deniz” dedi ve güldü. Çünkü biz de yani Karadeniz’de göller, dereler deki üç veya beş metre genişlikteki derinliklerdi, annem de göl olarak sadece onları biliyordu!

Burada daha önceden kızaklar falan varmış demek ki ama burada buzda çözülme üzerinde etkinlik yapılamayacak düzeyde olmalıydı ki burada her hangi bir etkinlik kalmamış ama öncesin de burada da kızakları ya da araçlarla göl üzerin de gezintiler yapılmıştı. Biz de burada sadece fotoğraf çekilmek için göl üzerine kontrollü olarak çıkıp, adımlarımıza dikkat ederek biraz buz üzerine çıkıp kısa bir gezinti ve ardından da fotoğraflarımızı çektik ve buradan ayrıldık.

Gölün çevresini gezelim derken Çıldır- Damal yolu Kars karayolunun hemen kenarında Çıldır gölü üzerin de atlı kızaklar, jetsiki tarzı kar üstü araçlarının harıl harıl çalıştığını gördük. Eee buraya gitmemek mümkün değildi. Yaşamadığımız bir etkinlik sonuçta ve zaten biz de yaşamımız da olmayan bir etkinlikte yer almak istedik, doğruca oraya yöneldik. Atalay’ın yeri denen yer de bir göl etkinliği var! Atlı kızaklar, tak kızak değil se de kızak taksi gibi denebilecek araçlarla, göl üzerin de atlı bir gezinti parkuru var.

Çıldır gölü şenlik alanı gibi

O parkur da ister motorlu araçla isterseniz de atlarla çekilebilen o çıldır gölünün buzla kaplı yüzeyin de tur atacağınız araç, koltukları olan ve üç kişi alabilen bir araçla, on dakikalık bir buzlu göl üzerinde gezintiye çıkıyorsunuz. Kişi başı yirmi lira olan bu turla, tabi korkunuz yoksa ve o, at sürücüsüne güveniniz tamsa çıkıyorsunuz bu gezintiye! Ama ne gezinti! Yüreklerin hop hop ettiği, her saniyesi adrenalin zıplatan bir gezi tabi! Kolay mı? Buz üzerindeyiz ama atların her bir buz tümseğinden atlaması, sizi de havaya sıçratıp duruyor. Siz de bu durum da “hah şimdi battık işte!” diye iç geçiriyorsunuz! Bir yandan dondurucu soğuk rüzgar bir yanda ha kırıldı kırılacak buz tabakası arasındaki düşünce yoğunluğundan etrafı bile doğru düzgün süzemiyorsunuz!

Şüphesiz Çıldır gölünün diğer kısımların da yani Akçakale, Doğruyol, Taşbaşı, Arpaçay yani Ardahan ve Kars’a bağlı beldeler de de Çıldır gölünün bu buzlu halinin turizm amaçlı etkinliklerle yörenin insanına ve yöre insanının yaşam tarzına uyumlu etkinliklerine şahit olmak, insanı ayrı bir mutlu ediyor. Çünkü nasılsa kış diyor ve evden çıkmadığınız zamanlar da orada kış mevsiminin getirdiği bir hareket ve bir bereket oluyor ve sizler, bu kar da kış da derken orada yaşayan insanların yaşadığı kış mevsimini sadece televizyonlardan seyredip, “Ya, müthiş, ne güzel, vay anasına ya!” diye, kendi kendinize söylenebiliyorsunuz! Oysa, sizler de o etkinliklerin bir parçası olabilir ve yaşamınıza farklı birer anı bırakabilirsiniz değil mi?!

Aracı hemen gölün kenarına park edip, anneme haber vermeden biz üç kişi ayrıldık oradan ama aracı tam seyirlik noktaya çekmişiz, eşim ve annem araçtalar! Kardeşim ve Oğlumla Bindik mi atlı kızağa! Bizim kızak sahibi tek başına atları yola sokamadı diğer meslektaşlarından destek aldı! Bizim atlı kızak diye bindiğimiz araca, o yöre sakinleri GAŞGA diyorlarmış! Lise öğrencisi Halil Yılmaz, cep telefonundan öğretmeni olan oğluma mesaj atmış! “Öğretmenim, sizin kızak dediğiniz o atların çektiğine biz gaşga deriz” demiş!

Biz o Gaşga’da bata çıka Çıldır gölü üzerin de kısa süreli de bir yolculuk yapmış olsak ta bir yandan o dondurucu soğuk ve ha battık batıyoruz korkusu ile geçen on dakika size sanki bir saattir oradasınız hissini yaşatıyor! Adrenalin mi deniyor yeni moda deyimlerle işte onu yaşıyorsunuz! Fakat hava sıcak ve Çıldır gölü üzerindeki buz çözülmeye başlamıştı! Atlar, çözülen buzun suyunu içiyorlar, o derece bir durum var! İnsan, kaygılanmak istedikten sonra bin bir türlü sebep sayabilir, huzursuz olma adına ve o moddayım ama bakıyorum, önde oturmuş yani co pilot konumun da olan kardeşim, Gaşga sahibiyle derin muhabbette ve işin sadece görsel havasındalar, biz arka koltukta oğlumla beraberiz ve “ya batarsak” ne yaparız kaygısındayız!

gaşgalar,görevdeler

Atlar, kırılacak buzu hissederek, orada durur gitmezlermiş! Bizim atlar da hareket etmeden önce biraz huylandı ve yola girmek istemediler. At sahibi ve diğer kızak sahiplerinin de atları yola itmesi ile atlarımız zorla yola koyuldular. İşte o nedenle ben de “atlar bir şey mi sezdi de yola koyulmadılar” kaygısını, kızak hareket ettikten sonra ve bizi kenara getirinceye kadar hep taşıdım” Çünkü bu bizim de ilk Çıldır gölünde buz üstündeki gezimizdi, ilk tecrübemiz! Olacaklardan kaçınılmaz tabi ama risk almadan da yaşamın bir anlamı olmaz! Zaman zaman insan, istemese de bazen karşısına çıkabilecek bu tarz eğlencelerden nasiplenebilmeli bence!

Yola koyulduk ama atlar, zikzak çizerek koşturuyor, gölde belli bir yere dikilmiş Türk bayrağına kadar. Bayrak orada dönüş yeri, ilerisine izin verilmiyor! Aslın da göldeki buz kenardan çözülmeye başladığına göre aslında daha da ilerleri daha sağlam yerleri demekti ama belki her hangi bir durum da acil müdahale de stratejik nokta olarak o bayrak belirlenmiş ve tüm seferler, o bayrak etrafından geriye dönüyor. Biz de geriye dönüp, kızaktan yani Gaşga’dan iniyoruz ama geriye de dönüp bakınıyoruz, bu eliniz de değil, içten gelen bir duygu, o anlık! Çünkü göldeki buz üzerin de çift atla koşulu bir Gaşga’dan iniyorsunuz! Rahat bir nefes alıyoruz çünkü gaşgadayken sadece yarım yarım nefes alabiliyorduk! Tam o sırada diğer bir gaşganın sahibi bize soruyor, “Nasıldı geziniz, memnun kaldız mı?” diye, biz de gülerek kısaca evet diyoruz, üşümüşüz!

Kenara çıkıp, araca bir an önce binmek istiyoruz çünkü Çıldır gölünün o buzları üzerin de bir de süratli bir geziden dönünce ister istemez üşüyorsunuz! Soğuk, rüzgârdan değil ama o atlı Gaşga ile gezintiniz de sizi, kenarda olduğundan daha fazla üşütüyor. Araca girince ısınıyorsunuz, ha araçta kimse olmasa gidip oradaki tesiste ısınabilirsiniz ama bizim öyle bir lüksümüz olamıyor, annem yaşlı ve onu daha fazla orada da tutmamak gerekiyordu. Biz araca ulaştığımız da annem zaten bizi bir güzel haşlıyor! “sizin o araca bineceğinizi bilsem size izin vermezdim” diyor, başka da bir şey demiyor! Küsüyor gibi bir hale bürünüyor!

gaşa dedikleri atlı kızak işte

Bizim Gaşga yani atlı kızağa bindiğimizi ve gezimizi baştan sona izleyince iyiden iyiye korkuyor annem ve işte o yüzden uyuyamıyor! Korkmuş! Annemin, zaten gençliğin de de denizdeki bir anısından dolayı su korkusu vardı, bunu biliyorduk! Düşünüp duruyor, araç için de ama bizim başımıza gelebilecek kaza riskini kendine anlatamıyor! Sadece o gece de değil, annemin kaygısı bir hafta sürdü, yattığın da bile rüyası önüne gelip, korkusunu depreştiriyormuş meğer! Tabi, biz bunun anlamını bilemiyoruz ve sadece işin adrenalinde kalmayı yeğliyoruz! Bu bizim yaşımızın gereği belki oysa tecrübe denilen şey, ne aslın da? Daha önce yaşanmışlıkla bugünün yaşana bilirliği arasındaki kıyaslaması değil mi? Hani bir laf vardır, iş işten geçtikten sonra diye.. İşte öyle bir şey!

Kayak seven bir dostum anlattı, “ya şu olursa ya bu olursa diyen bir yakının varsa, ondan uzaklaş” diye, “onlar yaşamıyor, yaşamak isteyenlere de engel oluyor” diye de ilave ediyor. Yakınınız da böyle birileri varsa onlardan uzak durun demek istiyor! Aslın da haklı, yaşam sizin dilediğiniz gibi yaşamanızı bekleyendir, ama burada kaza olacaksa ona da razı olmanızdır! Sonradan “keşke” dememek için tabi!

Olayın bir de karşı tarafı var tabi, yani Gaşga ile aile bütçesine katkıda bulunan insanlar, kızak sahipleri ve o yöre insanları! Kış mevsimin de sadece kar altına kapanıp, yaz gelinceye kadar evlerin de olanı biteni izleme yerine kendi ailesine çevresine ve yöresine hem kültürel, hem turizm alanın da katkı sunması yanlış bir şey mi? O, coğrafya da “ben de varım ben buradayım ve ben buyum ya da biz buyuz” diyebilmelerine fırsat tanımak, onlara katılmak, onlarla kendi kültürlerin de birlikte olmak bizim için birer farklılık değil mi?

Ardahan ya da Kars’a giden, gitmek isteyen insanlar, “kış mevsimin de ne olur ki?” demesin, kar, kış da olsa bu yöreye gidilsin, orada yaşayan insanların yaşamından kendi yaşamlarına bir ders çıkarırlar zaten, o bile kazanç değil mi? Biz öyle gördük, oradan doğruca Çıldır’ın Aktaş gölünü gören tepesine vardık. Gölde bir kısmı kayalık olmak üzere on iki küçük, ıssız ada bulunmaktadır. Adalar seyrek bitki örtüsü ile kaplı olup başta akpelikanlar olmak üzere kuşlar tarafından tercih edilen nemli üreme habitatlarıdır. Türkiye’de ak pelikanın kuluçkaya yattığı yedi alandan biri olarak belirlenmiştir. O yıl alanda 50 çift ak pelikan tespit edilmiştir.

Ayrıca, kadife ördek, bu göl ile beraber Türkiye ve Gürcistan’daki diğer yüksek rakımlı göllerde üremektedir. Alan aynı zamanda Türkiye’de bu iki türün bir arada ürediği tek sulak alandır.Aktaş Gölü ak pelikan, kadife ördek ve angıt sayesinde özel koruma alanı statüsü kazanmıştır. Aktaş Gölü, yabani kuşların köy yakınlarında bile çok rahat yaşadığı ve hareket ettiği nadir göllerden biri olup, Ak pelikanın yanı sıra kadife ördek, angıt, uzunbacak, karabatak ve Vangölü martısının bir arada gözlemlenebildiği önemli bir sulak alandır. Gölün yarısı Türkiye, diğer yarısı Gürcistan sınırları içinde. Aktaş Sınır Kapısı iki ülke arasındaki giriş çıkışlar için anahtar konumundadır. Deniz seviyesinden bin 788 metre yükseklikteki Aktaş Gölü kıyısındaki Kenarbel köyünden giden yol sınır kapısına ilgiyi arttırmaktadır. Hele hele şimdi bir de Mozeret geçidinin altında yapılan tünel inşaatının tamamlanmasıyla bu güzergah daha da cazip bir hudut yolu olacak.

Biz Aktaş sınır kapısını Mozeret geçidi tepesinden görüp, sonra geriye dönüyoruz. Ama geriye dönerken Çıldır’a heykelini diktirmiş, ünlü ozan Âşık Şenlik’in adını taşıyan köye geçiyoruz. Aşık Şenlik; Ardahan ilinin Çıldır ilçesinin Suhara (Yakınsu/Şenlikköy) beldesinde doğmuştur. Onun doğum ve ölüm tarihleriyle ilgili değişik görüşler ileri sürülmüştür. Fahrettin Kırzıoğlu 1853-1913 yıllarını verirken; konu ile ilgili bir doktora tezi hazırlayan Ensar Aslan ise doğum tarihini 1850 olarak vermektedir.

Babası Molla Kadir, annesi Zeliha’dır. Asıl adı Hasan’dır; bununla beraber Türkiye ve Azerbaycan sahasında Hasan adıyla değil, Âşık Şenlik adıyla şöhret bulmuştur. Onun adıyla anılan köye yani Aşık Şenlik köyüne gidiyoruz. Bu benim olmazsa olmazım. Çünkü orada kaz çiftliği vardı, arda’nın dedesinin çiftliği burası, o kazların bahardaki yayılışını da görmüş biri olarak bence gidilmesi ve görülmesi gereken bir yer. Gidiyoruz tabi ama bahar ya da yaz aylarındaki etkinlikler yok, yani kazları göremiyoruz! Oysa o kazlar, ne güzellikler katıyordu Dünyaya!

Güncelleme Tarihi: 02 Mayıs 2020, 09:16

M. Kemal AYÇİÇEK

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER