M. Kemal AYÇİÇEK – Ağustos 2013
Türkiye – Gürcistan sınırındaki Sarp sınır kapısının önündeki alan, yine tıklık tıklım dolu, araç kuyruğu bu kez yine uzun ancak daha önce, kimlikle geçiş bürosu önünde kimsecikler yok. Demek ki, 1 lira yerine 15 liralık geçiş işe yaramış, hem kimlik kuyruğu kalkmış hem de bizim tarafta, yani Türk Gümrüğü’nde bekleme kalmamış, o bekleyiş şimdi Sarpi’ye yani Gürcistan Gümrük kısmına kaymış, Gürcistanlı polisler, kuyruktaki herkesin küçük- büyük demeden fotoğrafını çekip, kontrollerini aynı şekilde sürdürüyorlar. Zaman zaman fırsat buldukça gidiyorum komşu Gürcistan’a. Bu gidişler, bizim ilden ile gidişler gibi oldu nitekim! Kobuleti de Acara!nın Antalyası olan bir şehir, hem daha doğal, bakir.
Yine bir Ağustos günün de Batum ve Kobuleti’ye gitmeye karar verdiğimiz de ağabeyim, “Aslında Batum’a gideceğine bizim Pazarcık’a gidip, bir et yemek daha iyi olurdu” deyiverdi. Ama biz bunu Ankara’da konuşmuştuk, Batum’a bu kez kendi aracımızla gidecektik. Ergün ve Şule vardı gerçi ağabeyim o an bizimle değildi. Sarp sınır kapısında bu kez araç kuyruğunda üç saat bekledik. O sırada karşı tarafa bakıyorum. Aslında Gürcistan’la sınır çizilirken aynı köy, ortadan ikiye bölünmüş, bizim tarafa Sarp, Gürcistan tarafına ise Sarpi denmiş. O Sarpi’de sahil yüzen insanlarla dolu, bizim sahilimizde de kayalarla dolgu var ve kumsalımız yok! O tarafta yüzen insanları bizim Sarp’ta Gürcistan’a geçecek insanlar da seyrediyor. İnsan ister istemez, bu iki ülke arasında bir fark arasa, o an karşınızdaki manzara, yani sahildeki görüntüler bu farkı ortaya koyuyor dersiniz! Bir tarafta insanlar, kumsaldaki şezlonglarda uzanıp güneşlenirken, bizim tarafta da Gürcistan’a geçmek için kuyruklarda bekleşen insanlar! Aynı deniz bizde de var ama bizim sahilimiz kaya dolgularıyla kapatılmış, kumsalımız yok!
Daha önce kimlikle geçişler 1 lira iken aynı belgeyi bizim memurlar dolduruyorlardı, şimdi aynı geçişler 15 lira olunca o belgeyi kendiniz dolduruyorsunuz! Bu yüzden de bizim tarafta kuyruk kalmamış, bürokrasi devreden çıkmış, Gürcistan’a geçişler eziyet olmaktan çıkmış, bir eğlenceye dönüşmüş kısaca. Fakat bu kez o kuyruklar, Gürcistan tarafına kaymış, orada Gürcü polisi hem kimlik ve belge kontrolü yaparken bir de fotoğrafınızı çekiyor. Gürcü Gümrüğü’nde Kadın memurların erkek memurlardan çok iş yaptığını, erittikleri kuyruklardan da rahatlıkla anlayabiliyorsunuz! Batum, Trans Kafkasya Demiryolunun ve Bakü petrol boru hattının son bulduğu önemli liman ve ticaret merkezi. Türkiye sınırına 20 kilometre uzaklıkta ve su tropikal iklimin olduğu bölgede bol meyve ve çay yetişiyor. Petrol rafinerisi ve gemi yapımcılığıyla da tanınmıştır. Türkiye’yi karayoluyla Gürcistan ile Azerbaycan’a ve Orta Asya cumhuriyetlerine bağlayan Sarp Sınır Kapısı Batum’a açılıyor. Gürcistan'ın Karadeniz kıyısında, Acara Özerk Cumhuriyeti'nin yönetim merkezi olan liman kenti, aynı zaman da Batum.
Bizim Bayburt’un Mescit dağların da doğup, Erzurum’un İspir ve Artvin’in Yusufeli ve Borçka ilçelerinden geçip Gürcistan' ın Batum kentinden Karadeniz’e dökülen ülkemizin en derin ve hızlı akan Çoruh Nehri, 410 kilometrelik kısmı Ülkemiz sınırları içerisinde, 21 kilometrelik kısmı ise Gürcistan sınırları içerisinde Çoruh’un. Zaten Gürcistan tarafına geçince Çoruh nehrinin yayıldığı dümdüz vahadan geçip, ulaşıyorsunuz Batum’a. Uzunca bir köprü ile geçiyorsunuz Çoruh Nehrini ve o nehrin getirdiği bereketli topraklarla oluşmuş vahayı.
Kendi aracınızla geçince daha bir farkına varıyorsunuz trafikteki başıboşluğu. Herkesin kafasına göre gittiği adeta bir trafik düzensizliğine, sık sık kontrol noktası oluşturmuş trafik polisleri de çare olamıyor! Bir yıl öncesinde 100 lira verip 94 lari almışken bu kez bizim 100 liramıza karşı 84 lari alabiliyoruz. Yani bir yılda Gürcistan lari’si, bizim paramız karşısında 10 Lari değer kazanmış! Batum’dan Kobuleti’ye geçerken Yol kenarındaki bir fidan satıcısına uğruyorum, farklı bir bitkilere bakmak için elimi uzattığım bir fidan için satıcı uzaktan önce 6 lari diyor, sonra aynı satıcı yanıma geliyor ve “sen Türk?” diye soruyor, “Evet” diyorum, aynı fidan için bu kez “10 lari!” diyor, bende şaşıyorum. Tartışmıyorum, bu anlayışı diğer alışverişlerde de farkediyorum! Kendi vatandaşlarına daha ucuza verdikleri malı sizin Türk olduğunuzu öğrenince size daha pahalı satmaya kalkıyorlar. Buna bir de Batum ve Kobuleti arasında kestane balında rastladım. Batum’da Kestane balı 25 Lari, Kaboleti de 16 lari! Batum’la Kobuleti arası 29 kilometre ve biraz virajlı yollarla varıyorsunuz Kaboleti’ye. Özellikle gece alemi için Batum’a gidenler yüzünden Batum’da piyasanın çok yükseldiği, o yüzden daha çok Kobuleti’ye gidildiğini anlıyorum. Ama ben zaten her Batum’a gidişim de Kobuleti’ye geçiyorum, orasını daha doğal ve yapmacıklıktan uzak, ham olarak gördüğümden belki. İnsanları da daha doğal!
Batum’da da Kobuleti’ de de kadınların her yerde önde olduğunu görüyorsunuz. Yaşlı kadınlar mesela Gümrük kapısında bile temizlik görevlisi olarak karşınıza çıkabiliyor, Batum’da ve Kobuleti’ de de bir bakıyorsunuz her hangi bir tezgah başında da yaşlı kadınlar var. Sigara ve içki fiyatları da işyerinden diğer bir işyerine değişebiliyor. Belli bir standart yok! Gece kulüplerinde de aynı şey biraz da abartılı olarak karşınıza çıkarsa şaşırmayın! Batum ve Kobuleti’yi kadın ve kumar için tercih edenlerin bir yığın hikayelerini duyuyorsunuz buralarda, bar ve kafeler de hesaplara itiraz edip diklenen, efelenen ve çok da dayak yiyenlerin haddi hesabı yok! Belki de o tarz dalaşmalar yüzünden biraz da sanki Batum’da Türklere karşı o yüksek ücretli “istemezük” anlayışı yaygınlaşıyor! Adamlar kendi ağızlarından da söylüyorlar bunu zaten, “Türklerin burada yaptıklarını görseniz, Türklüğünüzden bile utanırsınız!” diye. Biraz detaya inildiğin de, Batum’da Türklere bakış, biraz bizdeki “parlayan atlar” veya “bağını koparmış bir yaban” gibi oluyor! Artvin, Rize, Giresun, Ordu ve Trabzon’lulara bakışla, diğer illerden gidenlere bakış farklı oluyor. Galiba aynı bölgeden oluş, aynı kültüre yakınlık etkili biraz.
Kobuleti’ye giderken araçların plakalarına da bakıyorum, gerçi orada taksilerde ucuz ama Kobuleti yolunda eskilere oranla bizim Türk plakalı araçları daha fazla görüyorum. Bu da gece alemleri için Batum’un Kobuleti tarafına geçildiğinin bir göstergesi bana göre. Zaten Kobuleti de genç kız ve kadınların geceleri turları, İzmir’in Kordon boyunu aratmıyor! Gürcistan’ın Başkenti Tiflis, Batum’a 400 kilometre değil de daha yakın olsaymış, demek ki Tiflis’te su yolu olacaktı! Önceki gidişlerimden farklı olarak bu kez dikkatimi çeken Batum’da daha fazla Alman turistler oluyor. Almanya’dan gelen erkekler de kafelerde ve birahanelerde dikkat çekecek kadar artış gösteriyor. Gürcistan’a Almanya’nın desteğini biliyoruz ama önceden olmadığı kadar fazla Alman turiste rastlayınca ister istemez insanın , “Onlarda bizden öğrendi” diyesi geliyor! Tabi Batum’daki gökdelen inşaatlarının çok büyük bir hızla şehrin siluetinde değişikliğe yol açtığını görmemek mümkün değil. O Alman erkeklerin de o inşaatlarda çalışan işçiler değil de mühendisler olabileceğini de düşünüyorum ama o kadar da ‘Sap’ Mühendis olabileceğini sanmıyorum!
Dikkatimi çeken bir değişim de önceleri kafe veya gece kulüplerinde erkekler oynar, bir dam arardı şimdi bunu kadınlar devralmış. Bir bakıyorsunuz müzik başlayınca hemen kadınlar piste fırlayıp, birbirlerine sarılıp, çevre gözlemi yapıyorlar! Masalar daha çok gece yarısına doğru doluyor. Kobuleti’den erken dönüyoruz yine Batum’a. Sahildeki bir kafede biraz dinlendikten sonra dönüşe geçiyoruz. Artık Türk mahallesini bir önceki gezimden bildiğim için doğruca buraya gidiyoruz. Zaten hemen Batum’daki o tarihi cami de orada ve dilediğiniz kadar lokanta ve restoran da var. Restoranlar, pasta hane ve işyerleri genellikle bizim Artvinlilerin elinde ve hem çayı ve hem de yemekleri, farklı bir ülkede olduğunuzu size hissettirmiyor. Yemek ücretleri de Gürcistan’ı değil ama Türkiye’deki yemek ücretlerini aratmıyor! Anlayacağınız, talep yoğun olunca sanırım orada da fiyatlar biraz yüksek tutuluyor!. Restoranların isimleri de zaten Türkçe, sadece çalışan elemanlar Gürcü ve Türkçe bilenlerden oluşuyor. Önceden günübirlik gidiş dönüşlerde Duty Free denen gümrük mağazalarında da yapılan alış verişlere sınırlama getirilmiş, daha az litre içki ve sigara alabiliyorsunuz. Akaryakıt fiyatlarında da pek değişiklik olmamış, lpg 170 lari, benzin 215 lari. Tabi akaryakıt için getirilen kısıtlamaya rağmen aynı aracın ayda 4 kez depo doldurma hakkı, Batum’a araçla gidiş dönüşü pek etkilememişe benziyor. Dönüşü gece yarısı yapıyoruz, Sarp sınır kapısındaki araç yoğunluğu ve kuyruğu hiç değişmemiş, ancak sabaha karşı gidilirse kuyruk çilesi çekilmiyormuş! Batum’a sadece bizim erkekler de gitmiyor artık, düzenlenen turlarla mesela Rize’de Orta Cami’nin hemen arkasındaki bir afişte yazdığı şekliyle 25 liraya, Trabzon’dan 30 - 50 liraya ev hanımları da farklı bir ülke kültürünü tanımak için çocuklarıyla Batum’a gider oldu.