,

Anıt Gürgen ağacı, kasırgaya dayanamadı

Yolun sonuna kadar gittim ama Anıt Ağacı bulamadım. Geriye dönünce Kanca ailesine ait evlerin yanından geçerken birini gördüm, anıt ağacı sordum. “Yolu şurası ama araçla çıkılmaz, fakat bu siste gidilse de gözükmez zaten” deyince başka bir gün tekrar gelmek üzere geriye döndüm. Devrilmişte olsa Anıt Ağaç, ziyarete değerdi. Zaten şimdiye kadar neden bu Anıt Ağacı görememiş

Anıt Gürgen ağacı, kasırgaya dayanamadı

 M. Kemal AYÇİÇEK – Şubat 2015

 

Niyetim bir anıt ağacı ziyaret etmek değildi aslında, Köprübaşı’na doğru yola çıktığımda sadece aklımda sıradan bir kıraathane bulup, orada bir iki bardak çay içmek vardı. Sürmene’den dere boyu çıkarken sağ ve sol yamaçlardaki evleri seyrediyorum. Ahşap ağırlıklı ve beton modasına uymamış, Karadeniz doğasını yansıtan mükemmel evler vardı. Bir levha gördüm, Ortaköy ve Koyuncular köy tabelaları altında “Anıt Ağaç” yazan sarı tabela. Hayret ettim. Evet hayret ettim çünkü Karadeniz de öyle hem sarı ve hem de “Anıt Ağaç” gibi inceliklere pek rastlanmazdı! Hem 9 kilometrelik de bir yol varmış, kararımı o anda verdim. Tabelalı bir Anıt Ağaç Ziyareti güzel olurdu.Mehmet Gençtürk,devrilmiş anıt ağaç  tabelasını  düzeltiyor

Trabzon Büyükşehir olunca tüm köyler birer mahalleye dönüşmüş olsa da biz o ‘mahalle’ yi kolay kolay hazmedemeyiz!. Hiç gitmediğim bir yol ama belki birilerini bulur ve sora sora bulurum Anıt Ağacı diye düşündüm, yukarılara doğru çıktıkça hava çiselemeye başladı ve biraz daha yukarılara çıkınca da çise ile birlikte bir de sis ile karşılaştım. Anıt ağacı bulsam da böylesi bir havada nasıl fotoğraf çekebileceğimi düşündüm, görsel anlamda bir güzel fotoğraf olabileceğini de sanmıyordum. Umutsuz da olsam en azından Anıt Gürgen Ağacı  bulur, daha sonra gelirim diye de yola devam ettim. Nitekim, çay bahçesinde çalışan yaşlı birine sordum, Anıt Ağacı, “Yukarıdadır ama o ağaç yıkıldı” dedi. Hiç beklemediğim bir haberdi bu, oysa ne hayaller kurmuş, bir Anıt Ağacı görebilme umudumu, hakkında hiç bir şey bilmediğim halde farklı yerlerde gördüğüm devasa ağaçlarla kıyaslayarak, kafamda canlandırmıştım. Öyle ya Anıt Ağaç olmak, her tarafı ağaçlarla kaplı Karadeniz bölgesinde çok ayrıcalıklı bir yere sahip olmaktı. Evet, örümcek ormanlarımız vardı ama ağaç bolluğundan anıtsal nitelikte de olsa ağaçlar, “nasılsa ağaçtır işte, odun odun!” mantığının içinde özel bir konuma sahip olamıyordu! O yüzden sarı bir tabelada “Anıt Ağaç” yazıyor olması bile, Karadeniz bölgesinde bir ayrıcalıktı!

Güya Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi de vardı ama baktım, bir tek öğrenci bile mi gitmez Sürmene’nin koyuncular (Vadon) köyündeki bu Anıt Ağac’ı görmeye ve bir tek satır yazı bile yazmaz mı? Yazmamışlardı işte, Orman Fakültelerinde öğrenciler ne yaparlardı? Neyse ne yaparlarsa yapsınlar, ben de zaten boş bir gidiş-dönüş yapmıştım. Yolun sonuna kadar gittim ama Anıt Ağacı bulamadım. Geriye dönünce Kanca ailesine ait evlerin yanından geçerken birini gördüm, anıt ağacı sordum. “Yolu şurası ama araçla çıkılmaz, fakat bu siste gidilse de gözükmez zaten” deyince başka bir gün tekrar gelmek üzere geriye döndüm. Devrilmişte olsa Anıt Ağaç, ziyarete değerdi. Zaten şimdiye kadar neden bu Anıt Ağacı görememiş olmama da üzüldüm.anıt gürgen ağacı, karaya vurmuş bir balina gibi

Sağlığına yetişemedim!

Güneşli bir günün erken saatlerinde tekrar çıktım yola, Karadeniz Bölgesi’nde pek rastlanmayan tabelalı bir Anıt Ağaç vardı, hem de asırlara meydan okumuş bir Gürgen ağacı. Ocak ayının ilk haftası  (6 Ocak 2015)  köylü kadınların anlatımıyla gökyüzündeki sarı bulutlar (Toz fırtınası) dan sonra olan olmuş ve adeta bir tufan kopmuş, Koyuncular köyünde caminin çatısı dahil 6 köy evinin çatısını uçurmuş ve zaten Orman köyü olan bölgede çok sayıda ağacı da yerle bir etmişti o kasırga. İşte o zaman da kimilerine göre 200, kimilerine göre 400 yıllık olan Anıt Gürgen Ağacı da büyük bir gürültü ile devrilmiş ve param parça olmuştu. Koyuncular köyünde Anıt Ağaç yolunu şaşırıp, hayırsever bir köylünün yaptırdığı muhteşem caminin önündeki şadırvan da durakladım. Müthiş bir manzarası var, adeta bir teras gibi sanki hem abdest alıp hem de manzara seyretmek için yapılmış şadırvan da çevreyi gözlerken, 18 yıllık muhtar azalığı yapan 70 yaşındaki Mehmet Şentürk’le karşılaşıyoruz. Elinde kazması var ona Anıt Ağacı soruyorum. “Yukarı da o, ama yıkılmış ne yapacaksın onu” diyor. Gülüyorum, “sağlığına yetişemedim, bari yıkılmış halini ölmeden bir göreyim” dedim. Bu kez de o gülmeye başladı ve birlikte koyulduk yola.

Yerde de olsa gururlu

Gittiğim yanlış bir yoldu, daha önceki gelişimde daha yukarıdaki bir yoldan gitmişim demek ki geri dönüp, Anıt Ağacın olduğu Kancalar mevkiine geldik. Aracı burada bırakıp, kısa bir süre ormana doğru yol aldık. Yol kenarında “Anıt Ağaç” yazan tabelası bile devrilmişti. Kervan yoluna bakan bir yamaçta, yolun elli metre kadar yakınında bir büyük balina ya da bir düşmüş uçak gövdesi gibi parçalanmış devasa Anıt Gürgen ağacına ulaşıyoruz. Devrilirken çevresindeki tüm ağaçları budamış bir halde ama sanki yıkılmak istemezmiş gibi hani gururunu üzerinden atamamış gibi ormana uzanmıştı asırlık Gürgen ağacı. İçi geçmiş, ortasından hastalığını adeta kusmuş halde, çevresi yıllanmış kavlarla kaplı bir haldeydi. İlk kez böylesi bir heybetli ağacı yerde görüyorum, hayretler içinde kalıyorum. Ağacın üzerine çıkıp, bana mihmandarlık yapan Mehmet Şentürk, ağacın aslında  95 yaşında vefat eden Mehmet Özkan’ın arazisinde olduğunu ama Anıt Ağaç olmasından dolayı da bu yıkılmış devasa Anıt Gürgen Ağacının Orman İşletmesi tarafından ihale ile satılacağını söylüyor. 

Devrilen anıt Gürgen ağacı, yerde bile gururlu!
“Sanki dersun 50 tane savaş uçağı birden bomba attı gibi gürültüyle devrildi. Sesini duyduk.250-300 yaşlarında vardı. Ormancılarla birlikte burada 8 kişi bu ağacı kulaçlayamadıydık. Bu ağacın altında sürekli bir ses olurdu, uğultusu kesilmezdi. Her baharda diğer ağaçlardan erken yaprak açardı ama içi çürümüş meğer, Anıt Ağacımızı kaybettik işte” diyor Mehmet Şentürk, kafasını bir sağa bir sola sallayarak, derin bir nefes alıyor devam ediyor konuşmaya;
“İnsan bu ağacın altına gelmeye bile korkuyordu ama o seslerden, uğultusundan. Bizim Sürmene belediyesi bu ağacın altında oturma yerleri yapacaktı, millet gelip görecekti ama olmadı. Asırlarca ayakta kalmış, ne insanlar, ne olaylara tanıklık etmiş, ne büyük bir sır küpüymüş ah bir dile gelse de anlatsa da dinlesek. Ne hikâyeleri vardır. Kıymetini bilemedik. Anıt ağaç olması da 3-5 sene öncesine dayanır. Her yanımız ağaç kaynıyor da böyle büyük ağaçları da aslında göremiyoruz. Bak yıkılınca sen bile geldun. Bu ağaca benzer birkaç tane daha var ormanın yukarısında Gürgen ağaçları. O büyük kar, o fırtınanın arkasından geldi yağdı. 1963 yılında da böyle büyük bir rüzgar esmiş, asırlık ağaçlar devrilmişti ama yakın zaman da pek olmamıştı. Rüzgar, bizim köyde 6 evin çatısını uçurdu, benim evin yarısı da devrilen armut ağacının altında kaldı. Büyük afetti, görevliler geldi, hasar tespitleri yapıldı”

Yıkık, devrik olsa da Sürmene’nin Koyuncular (Vadon) mahallesindeki Anıt Gürgen ağacının yanından ayrılmak kolay olmuyor. Bir kaya üzerinde büyümüş ve asırlara meydan okumuş devasa anıt ağacının yere saplanmış kökleri yokmuş gibiydi. Ancak, ağacın kök kısmındaki damarlarına bakıldığında geniş çevreye yayıldığı gibi bir kanaatimiz oluşuyor. Fakat yine de ormanın yamacında böylesi bir ağacın nasıl ayakta kalabildiğine insan akıl sır erdiremiyor. Ağacın ton olarak hesabını kaba saba da olsa yapamıyorum ama mihmandarım Mehmet Şentürk, “Bundan elli araba odun çıkar, 80’lik bir ağaç motoru ile bunun haklanmadık yeri kalmaz” diyor. Tabi ağaç kesme biçme işlerinden o kadar anlamadığım için de onun söylediklerine inanıyorum. Keşke Anıt Gürgen Ağacını bir de sağlıklıyken, ayaktayken görebilseydim ama kısmet anıt Gürgen ağacının yere serilmiş ama gururundan, ihtişamından sanki hiç taviz vermeyen haliyle de görmüş olmayı bile kendime bir ödül sayıyorum. Boyu, çapı konuları işten anlayanların merakıdır ama çevresi, doğruysa Sürmene Belediyesi’nin projesini bile hazırladığı ama gerçekleştiremediği bir mesire alanı için son derece uygun bir yer. Bir çanağı andırır bir yer, rakım olarak 800-1000 seviyelerinde kızılağaç, kumar, gürgen, kestane türü ağaçların bol olduğu bir yer. Yaz mevsimlerin de yeşilliğinden nefes almaya doyulmayacak bir ortam ve çocuklar için de müthiş bir flora ve doğan oyun sahası gibi, güzel bir yerdi. Fotoğraflarımı çektikten sonra Mehmet Şentürk’ün demlediği bir demlik çayı birlikte içip, Koyuncular’dan öyle ayrılıyorum. Çektiğim tüm fotoğrafları da bu haberin ekinde paylaşıyorum.anıt gürgen ağacı, ihale ile satılacak

Anıt Ağaç Nedir?

Anıt ağaçların bilimsel tanımı "Yaş, çap ve boy itibariyle kendi türünün alışılmış ölçüleri üzerinde boyutlara sahip olan, yöre folklorunda, kültür ve tarihinde özel yeri bulunan, geçmiş ile günümüz, günümüz ile gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olan ağaçlar, anıt ağaçlardır." biçiminde yapılmaktadır (ASAN 1992). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir ağacı anıt yapan özelliklerin başında fiziksel boyutlar gelmektedir. Özellikle çap ve boy gibi doğrudan göze hitap eden fiziksel özellikler bu konuda en etkin belirleyicidir. Ancak, izleyenlerde takdir ve hayranlık duygusu uyandırmak suretiyle birey ve toplum psikolojisini etkilese de bu iki ölçüt, yani çap ve boy, bir ağacı anıtlaştırmak için yeterli değildir. Çünkü anıt ağaçların kuşaklar arasında bağ kurabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olması da zorunludur. Salt bu zorunluluk nedeniyledir ki kavak, söğüt, kızılağaç gibi ağaçlar ne denli hacimli ve görkemli olursa olsunlar anıt sayılamazlar (ASAN 2007)(Vikipedi)

Güncelleme Tarihi: 09 Ocak 2019, 19:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER