M. Kemal AYÇİÇEK / Ankara
Evliliklerin hemen, aceleci ve yangından mal kaçırırcasına yapılmasına oldum olası karşı olmuşumdur. Zaten her evlilik süreci, başlı başına bir plan ve program gerektiriyor şimdiler de hele ki, şehirlerde düğün yapabilmek, düğün stresini ikiye hatta üçe katlıyor. Sizin plan ve programlarınız, pek işe yaramıyor ve size sunulmuş belli zaman diliminde, size ayrılan etkinliği tamamlamanız gerekiyor, çünkü sırada başkalarının düğünleri var!
İlk düğünümüz Ankara’da kamuda üst düzey görev yapan müzmin bekar kardeşim Ömer’in Safranbolu ’dan Rabia Taşçı ile diğeri de Trabzon’da yeğenimiz Macide Baytürk’ün Muammer Yıldızbaşoğlu ile evliliğe ilk adım atıyor olmalarının düğünleri… Ailece, bir hafta öncesinden yola çıkılıyor, İstanbul’dan, Bursa’dan, Trabzon’dan, Kırklareli ve Tekirdağ’dan, İzmit, Bayburt, Sakarya, Antalya, Tokat’tan. Toplanma yeri Ankara. Ben aile büyüklerinin mihmandarıyım, Karabük’ün Safranbolu ilçesinden alıyoruz gelini ama kına gecesi ve düğün için Ankara’daki farklı iki mekan tutuluyor. Kına gecesi Batı Kent’te, Nikâh merasimi 18 Mayıs 2013 Cumartesi, Altındağ Belediyesi, Altın Nikâh Sarayı, Saat 19:00'da DIŞKAPI / ANKARA'da. Davetiye de, “Bir çok razılık, bir çok başlangıç, bir çok aşma, bir çok aşkınlık...
Ne olursa kalpte olur,ey kalbi kırıklarla beraber olan ALLAH ım! Yolunda yürümek için ben kuluna lütfettiğin,ikbalim olan yol arkadaşıma Bismillah!” deniyordu.
Trabzon’dan yola çıkmadan önce aracımızın yağ ve filtresini değiştirdim ama tam yola çıkacağım günü motordan bir ses geldi, aslında yağ kokusu alıyorduk ama yağ değişimin de, kenarlara dökülen yağlardır diye düşünmekle hata etmişim, Araç yürüyemez olunca motorun yatak sardığı anladık. O araçla yola çıkılamayacağını ancak akşam saatlerinde ustanın, “Bu araç yetişmez, sen bak başının çaresine” deyince anladım! Otobüsle yola çıkanlar Giresun’u geçmişti ama ben aile büyüklerimizi henüz alamamış, onlarla yola çıkamamıştım. Bir araç kiraladık, gece saat 23.00’te köydeki kura Mehmet amcanın cenazesine de uğrayıp, öylece yola koyulduk. Annem, babam, kayınpederim ve kayınvalidemle Ankara’ya ilk kez birlikte gidiyoruz. Her birinin sorduğu sorulara cevap vermek bir yana, copilot koltuğunda oturan babamın yol güzergahın da ki sürüş stilime yön verme gayretlerine sabretmeye çalışıyorum.
Aracın bagajı büyük, Vakfıkebir Merkez fırınındaki tüm ekmekleri alıyoruz ama Ankara’nın ekmeğini bildiğimizden bir de Ankara’ya toplanacak aile fertlerini düşününce, iki gün boyunca o ekmeklerin bize yetmeyeceğini düşünüp, bir başka fırından da ekmek almak gerektiğine karar verdim. Sonra Çavuşlu’daki bir fırından tamamladık Trabzon ekmeği açığımızı… Ablamın yolculuk için verdiği Aho peyniri ile Vakfikebir’in o ekmeği, gecenin geç saatlerinde beni dinginleştirmişti. Ordu merkez de bir mola, ardından Terme Ulusoy tesisleri ve Terme’de halam da sabah namazı molası için durduk, ardından Tekkeköy’de Nazmiye teyzeyi sabah saatlerinde ziyaret edip, Samsun’daki kuzenlerimizi de görüp, Samsun Çakallı’ da sabah kahvaltısı için İnanç Kardeşlerde menemen molası verdik. Burada ayrıca annem, babam, amcam ve yengemi masaj koltuğuna oturtup, sabah masajı yaptırıyorum. Bir nebze de olsa onca yorgunlukları vardır ve onlar için de bu sürpriz oluyor. Ardından Merzifon yol ayrımında daha o sabah toplanmış Amasya kirazlarından aldık.
Henüz İstanbul yolundan Ankara sapağına gelmemiştik ki, sağ taraftaki tarlalarda laleye benzer beyaz çiçekli tarlalar dikkatimi çekti, kendi aramızda ne olduğuna karar veremeyince bir tarlanın kenarında durdum, fotoğraf çekmek için tarlaya vardığımda bunların izinli haşhaş tarlaları olduğunu, haşhaşları görünce anladım. Birkaç fotoğraf daha çektim. Müthiş bir görüntüydü bu ve bugüne değin hiç haşhaş tarlası görmemiştim. Artık uzun bir süre mola vermemeliydim, nitekim Çorum’u geçince Sungurlu’ya varmadan Ulusoy’un Ankara güzergahı için otobüslerinin uğradığı Dağ tesislerinde bir saat kadar uyku molası verdim. Ankara’ya girerken Cuma vaktiydi, ezanlar okunuyor ama yolun kenarındaki bir camide babam her ne kadar duralım dediyse de trafik yoğunluğunu bahane edip, duramadım. Nitekim Gölbaşı’ndaki Toki konutlarına vardığımız da Cuma namazı bitmiş, cemaat dağılıyordu. Cemaat arasından kardeşim Necati ve oğlum Yekta, bizi ilk görenler oldu zaten ve birlikte eve geçtik.
O akşam kına gecesini mütevazi bir yerde Açıkhava da yaptık, ama oraya gidiş dönüşlerimiz hep çevre yolundan olunca yol uzadıkça uzadı, zamanı yol almakla harcadık desem abartı olmaz. Aynı şey nikah törenin de de oldu ve zaten Ankara’nın o yoğun trafiğinde yine de son anda yetişebildik. Nikah güzel bir video görüntüsü ile Altındağ Altın Nikah salonunda TBMM Genel sekreteri İrfan Neziroğlu, damadın bir dönem danışmanlığını yaptığı Abdüllatif Şener ve Trabzon İmam Hatip Lisesi Müdürlerinden Mehmet Sağır’ın şahitliğin de gerçekleşti. Takıların ardından çekilen hatıra fotoğrafı ile Nikah töreninin Ankara kısmı, gecenin ilerleyen saatlerine kadar oradaki çay ve ikram faslının ardından geri dönüş başladı.
Ankara’dan bir an önce çıkalım diye yola koyulduk ama dönüşümde babamın yerini alan ağabeyim, elindeki Navigasyon la bana yol tarifi yapmaya başladı. O bana “Çevre yoluna gir” dedikçe ben girmemeye, alternatif yol için ısrar ettim, tam üç kez bana çevre yolu için ihtar yaptı ama o Ankara’nın Çevre yollarına öylesine gıcık kapmıştım ki, tövbe demiştim, o yola girmeden Ankara’dan çıkmayı kafama koydum. Nitekim öyle de yaptım, ha evet dağlardan bayırlardan belki bize göre yaylalardan gittik ama o çevre yoluna girmedim. Bir baktım ki Çankırı-Kastamonu yolundayız, bir ara, bu yoldan hiç çıkmadan devam edeyim de dedim kendime ama yok, yine o Navigasyon’la dağ-bayır, köy derken Elmadağ’a geçmeyi başardık. Öyle asfalt yollardan herkes gidebilir ama biz köy yollarından Ankara’nın çevresinde biraz gezinerek, hem o köyleri, köy evlerini gece de olsa görerek çıkmıştık Ankara’dan.
Biraz yorulmuştuk tabi, Sungurlu’ya kadar gidip, Ocaklı tesislerinde bir mola verdik. Oradan da Amasya’ya geçecektik, Arifegazili, Gafurlu, Karakaya, Yenikaradona, Çorum, Elvançelebi, Mecitözü, Yıldızköy, kayabaşı, Karasenir üzerinden de amasya’ya sabah namazında ulaştık. Burada her yer bayraklarla süslenmişti, bugün 19 Mayıs’tı ama Pazar gününe denk gelmişti. Sabah namazını Osmanlı Dönemi yapılardan birisi olan Sultan II. Bayezid Külliyesi’nde yad edip, oradan da Tokat’ın Erbaa ilçesine yöneldik. Orada muhacirlik yıllarından kalan dedelerimizin mezarı vardı, hem hayatta olan akrabalarımızı da ziyaret edecektik. Telefonla Lütfü Kapusuz ağabeyi aradım, köydeymiş ama biz Erbaa’ya varana kadar o da dönmüş, sabah kahvaltısını orada yapacaktık ama eşi Doğanköy’de, gelininin annesine “yaprak” toplamaya gitmişti, 18 Kilometrelik bir mesafe de üzüm yapraklarını toplayıp, haşlıyor ve saklıyorlardı.
Erbaa’da kahvaltının ardından Fidi, şimdiki adıyla Akça beldesine gidip, orada Tahir ağa ve Şöhret halamızın mezarlarını ziyaret ediyoruz, yasin ve fatiha okuyup bir süre koskoca mezarlıkta gezinip, annemin akrabalarını yıllar sonra yeniden tanıyor, ikramlarını alıyoruz. Kimi dut, kimi erik, kimi kiraz, kimi kendi ekmeğinden veriyor, kimi yeni sebze fidesi derken iyi bir günü tam olarak yaşıyoruz, yeniden kaynaştığımız akrabalarımızla. Hasta olan Fatma ablayı görüyor annem, ardından hastahane de yatan Nafi’yi de ziyaret edip, koyuluyoruz yola. Niksar, Akkuş yolunda Tekkiraz’da Belediyenin yaptırdığı kendin pişir kendin ye lokantalarından birinde et ve köfte yiyoruz. Ardından da oldukça virajı bol olan İnkur ve Çatalpınar’dan da Ünye’ye inerek tekrar sahile ulaşıyoruz. Artık Karadeniz sahil yolundayız ve gece yarısından sonra varıyoruz memlekete. Kiraladığım araçla tam 2 bin 140 kilometre yol yapmıştım, 4 gün içinde.
İkinci düğünümüz yeğenimiz Macide’nindi. Ama onun düğünün de o kadar çile çekmiyoruz, kına gecesinde Bayburt’tan gelen Ankara’da yeni evlendirdiğimiz kardeşim ve yeni gelinimiz Rabia, Bayburtlu gelinimiz arzu ve ailesi ile birlikte dağ yolundan gelirlerken Salmangas’ta lastik patlatıyor, yedek lastiği takıyorlar ama onunda üzerine yürüyüp, lastiği parçalıyorlar. Telefonlarla ulaşamayınca bu kez ağabeyimle onlara karşı yola çıkıyoruz, tam da beride düğün evinde oyuna yeni başlanmışken, yolda bir sabit telefondan bize ulaşıyor, yolda kaldığını ve başlarına bir hal geldiğini düşündüğümüz iki araçtaki kardeşlerimiz. Kaygılandığımız gibi bir kaza durumu olmadığını anlayınca rahat bir nefes alıp yola devam ediyoruz. Hasan eşi Arzu ve kayınpederi Arif Ağa, Ömer ve çiçeği burnundaki eşi Rabia ve Necati, ile Pazarcık’taki bir tesiste yemekteler. Yeğenlerimiz, Bayburt Sazendeleri’n den Yunus Emre ve Bedirhan Paşa ve Elif Reyyan’da onlarla, bizde eşlik ediyoruz onlara. Sonra lastik sorunu olan aracı orada bırakıp, dönüyoruz düğün evine ama davetliler dağılmış, gelinlik içindeki yeğenimiz ve ailesi ayaktalar. Bir süre fotoğraf çekiminin ardından dağılıyoruz, yarın gece yine bir salon düğünü ile kızımız Macide Baytürk’ü, Yıldızbaşoğlu ailesinden Muammer Yıldızbaşoğlu ile baş-göz ediyoruz.
Ankara’daki düğüne katılamayan eş ve dostlar için kardeşim Ömer, Trabzon’daki aile çevresi için Trabzon’da meşhur Kalkanoğlu pilavı ve Trabzon Burmalı tatlısı ve ayran ikramını Araklı’da Yiğitözü (Zanike) köyündeki baba ocağında yapıyor. Davetlilere, üç ayrı semaverle dönüşümlü olarak gece geç saatlere kadar çay servisi de yapılıyor tabi, hem havanın güzel olması ve hem de davete katılan aile dostlarının yoğun katılımı, yaz başında bize müthiş bir mutluluk katıyor. İki düğünü bir hafta içinde sağ ve salim gerçekleştirmekle büyük bir rahatlığa kavuşuyoruz. Düğünlerin ilkinde belki farklı bir yerden kız almanın gelenek ve görenekler açısından eksikleri olmuş olabilir ama ikinci düğünümüz de eğlence yönünden bir gelenek ve görenek anlamında eksikliğimiz olmadı. Bu aynı gelenek ve görenekleri anlayan ve yaşayan yakın çevreye kız vermenin avantajlarından biriydi şüphesiz. Her iki düğünümüze de iştirak eden tüm dostlarımıza, buradan tekrar teşekkür ediyor, yeni kurulan her iki yuvaya da her iki cihanda saadetler diliyorum.
Güncelleme Tarihi: 22 Eylül 2014, 08:45
Bir hafta da iki düğün
Ailece, bir hafta öncesinden yola çıkılıyor, İstanbul’dan, Bursa’dan, Trabzon’dan, Kırklareli ve Tekirdağ’dan, İzmit, Bayburt, Sakarya, Antalya, Tokat’tan. Toplanma yeri Ankara. Ben aile büyüklerinin mihmandarıyım, Karabük’ün Safranbolu ilçesinden alıyoruz gelini ama kına gecesi ve düğün için Ankara’daki farklı iki mekan tutuluyor.
YORUM EKLE
1
Türkiye, Mısır'a 150 çöp kamyonu hibe etti
2
Erbaa, Fidi’de tek başına bir orman!
3
Hayrat vakfı, Osmanlıca öğretiyor!
4
Denizli'de 29 bitki türü
5
“DemirDöküm Genç Hafta” tüm Türkiye’de...
6
Kur'an-ı Kerim'e, Gürcü meali
7
Tuz gölü, Dünya mirası oluyor
8
Taksim Gezi Parkı ve Otostopçu “çöpçü”!
9
Çocukların çevreye bakışı
10
Leblebi neden yapılır oğlum?
ANKETTüm Anketler